1. YAZARLAR

  2. Kerem Anığı

  3. Birlikte Yaşamalı(mı)yız?
Kerem Anığı

Kerem Anığı

Yazarın Tüm Yazıları >

Birlikte Yaşamalı(mı)yız?

A+A-

     Dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığı bir zamanı yaşıyoruz. Yeryüzü dediğimiz ve sınırlı bir süreliğine misafir olduğumuz bu mekanda elbette vakti gelince ayrılacağız. Ancak bir yandan misafirhane/geçici olarak görmemiz gereken Dünya denilen bu mekanın aynı zamanda yaratıcı tarafından bizlere emanet edildiğini de göz ardı etmeden yaşamalıyız. Yeryüzünde bulunan her şeyi en güzel ve en donanımlı olarak yarattığı insana emanet eden Allah, kainattaki bu muazzam dengenin baş rolü olan insanı da yine hemcinsi olan insana emanet ederek büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Dolayısıyla insana verilen değer, biçilen anlam ve yaşadığımız hayat içerisinde bu şerefli varlığa yüklenen misyonu göz önüne alındığında batı mantalitesinin “insan insanın kurdudur” teorisinin insana hakaret eden bir nazariyeden öte bir durum olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.

     Bu noktada insanı insana emanet eden Allah, insanın birbirini tüketen bir varlık olmasını değil; birlikte yaşayabilen, birbirini yücelten, tahammül eden,  yardımlaşan ve dayanışabilen bir varlık olmasını murad etmiştir. Dolayısıyla bizim bakışımıza göre insan insanın kurdu değil bilakis insan insanın yurdu, dayanağı ve sığınağıdır. Ancak bu gün yeryüzünde var olan nimetler bütün insanlığa yetebilecek kadar olmasına rağmen şahit olduğumuz Dünyaya aç gözlülük, işgal ve sömürü hakim bir durumdadır.

     Şunu açıklıkla söylemek gerekiyor ki, her birimiz ne yeryüzünün sürgünleri ne de değişmez sahipleriyiz. Başta da belirttiğimiz gibi bir süreliğine imtihan edilmek amacıyla gönderildiğimiz, şu an bulunduğumuz bu yerin sakinleriyiz. Sınırsız olan bir hayatın/nimetlerin içerisinde sınırlı ve ölçülü davranması gereken bir varlığız. Öyleyse bu gün yeryüzünde fitne,  kan ve kin tohumlarını eken, zulmün ve kaosun odağı haline gelen bu varlık yeniden asli sorumluluğuna dönmek zorundadır. Bunun en önemli ve başat ilkesi tüm farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşamayı bir erdem hatta zorunluluk olarak görmek, hem sömürmeye ve sömürülmeye, hem de zalimliğe ve mazlumluğa karşı yine birlikte mücadele edebilmekle olacaktır. 

     Bizler Yeryüzünde yaratılan hiçbir şeyin beyhude yaratılmadığına nasıl inanıyorsak; yaratılışımızdaki çeşitliliklerin, düşüncelerimizdeki farklılıkların, inançlarımızdaki değişkenliklerin, aidiyet ve tercihlerimizdeki ayrılıkların her birinin kendi mihenginde bir anlam, değer ve makbuliyeti olduğuna da öylece inanmalıyız. Hal böyleyken, ya birbirimizi bastırma/sindirme/yok etme üzerine hesap yapar yeryüzünü bu gün olduğu gibi cehenneme çeviririz. Yahut farklılıklarımızı bir üstünlük ve ya aşağılık sebebi görme hastalığından vazgeçer bu durumu bizim gibi olmayan kişilerin hakkını/hukukunu tanıma vesilesi; yani zenginlik kaynağı olarak görürüz.
 
     Peki, sizce de birbiriyle yaşamak zorunda olan, birbiriyle imtihan edilen,  en önemlisi de birbirine emanet edilen ve aynı geminin yolcuları olan insana yakışan tutum ve davranış birlikte yaşamayı/var olmayı başarmak olmalı değil midir?

     “Eğer Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet olarak yaratırdı. Fakat O size verdiği her türlü nimetlerle sizi denemek istedi. Öyleyse hayırlı, güzel olan işlerde birbiriniz ile yarışın zira hepinizin dönüşü Allah’a dır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.” (Maide-48)

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum