1. HABERLER

  2. KİTAP TANITIMI

  3. Bir umuda işkence ettiler
Bir umuda işkence ettiler

Bir umuda işkence ettiler

Bu memleketin kolektif hafızasında “unutulamaz” ve “unutturulamaz” şiddette izler bıraktı Diyarbakır 5 No.lu Cezaevi. Bayram Bozyel’in çarpıcı tanıklığıyla kaleme aldığı kitapsa, artık görmezden gelinemez “yakıcı meselelere” başka türlü bir bakış geliştir

A+A-

Bütün ülke bir cezaevidir ve kadın erkek bütün Kürtler de cezasını çekmesi gereken suçlu. Bunu Shakespeare söylemiyor, devlet söylüyor. O yüzden ne şairane ne de kadirşinas. Düpedüz hazin, hoyrat ve nobran. Düpedüz... Gerçek.

Sokaklar cezaevi, yollar ve yıllar, kimlikleri, hani gözlerinin üstündeki kaş, kurdukları cümleler de -daha düne kadar cezaeviydi. Belki de bu yüzden “Tek dostum dağlardır” minvalinde bir söz yerleşmiş dillerine. Bu yüzden, kendi sabırlarını bileylemeleri, bin kere yorulup yeniden kendilerini anlatmaya çalışmaları, bin kere kırılmaları, bin kere direnmeleri bu yüzden.

Kabul et artık sen de; bu ülke Kürtler için bir cezaevi. Ve böyle bir ülkede Diyarbakır 5 No.lu doğar. Tesadüf mü? Kendi sistematiğinde kusursuz bir döngü değil mi? Delidizgin bir nehrin en yakışıksız ve hırpalayıcı ağzı; öyle ki insan geçirmez, ancak bir devletin kudreti yeter, değil mi?

5 No.lu, bir cezaevi değil, insan bunu söylemeye utanır. Dili olmasa yüreği sancır, boğumlanır. Ülke cezaevi. 5 No.lu ise insanlığın en karanlık çölü, dünyanın soğuduğu bir gece. Ve bütün tanımların, gerçeğe yenik düştüğü bir tecrübe.

Ve sil baştan başlıyor döngü

Şimdi iki seçenek var önünde. Bilmediğin bir dünyaya atılabilirsin, öylesine zalim, öylesine kahpe. Zehirle dolabilir için. Hayallerinden bile utanabilirsin, gerçek böyle vicdansız bir cinayetken; okursan.

Bir ihtimal daha var: Okumazsın. Gelen güne katlanmak yeterince zorken, vicdanını mühürlemek istemeyebilirsin. Olabilir. Ama o zaman da; zaten unutturulmaya çalışılan, zaten devletin kaçak dövüştüğü, zaten sorumluların gerçekten hiçbir zaman yargılanmadığı bir vahşete yardım ve yataklık etmiş olabilirsin. İstemeyerek de olsa. Hafıza yitimi, görmezden gelerek başlıyor. Ve hafıza sürekli yitiriliyor. Ve yeniden başlıyor döngü.

Bayram Bozyel’in 2007’de DENG yayınlarından çıkan Diyarbakır 5 No.lu kitabı, İletişim Yayınları tarafından yeniden basıldı. 1982- 86 arasında 5 No.lu’da kalan eski HAK-PAR Başkanı, yaşadıklarını, yaşananları anlatıyor. Günü gününe.

Evet, ilk kez anlatılmıyor. Son da olmayacak.

Devlet kanlı arşivlerini açmadığı sürece, çarkın zaten bildiğimiz dişleri gün yüzüne çıkmadıkça döneme dair bildiklerimiz tanıklıklarla sınırlı kalıyor. Mehdi Zana, Hasan Cemal, Yılmaz Odabaşı, Bubê Eser, Mesut Baştürk gibi isimler de tanıklıklar üzerinden anlatmıştı dönemi. Bozyel de konuşmaktan kesilen, ekmeğe suya hasret koğuşların arasında dolaşıyor. Peşine takıldığınızda dünyanın kirini, iktidarın kibirli acizliğini ve direnmeyi ve bir ideal için durmayı göreceksiniz.

Sıfır derecesindeyiz hukukun

Bu yazıda canımı kıran, Agamben duysa “hukukun sıfır derecesi” diyeceği ölçüde norm haline gelen hukuksuzluklardan bahsetmiyorum. Yaşandı hepsi, biliyorsun. Rakım düştükçe basınç artar mı? Sen o sıfır derecesinde ne kadar azalabileceğini gördün insanlığın. Bozyel “Bu çığlıklarda insanlığın can çekişine tanık oluyorum” diyor ya kitapta, sen de okurken aynı tanıklığı çoğaltıyorsun.

Bütün bu işkenceler, bu toplu kıyım, bu insafsız yok etme çabalarının arkasında yatan zihniyete bakalım. Tekil işkencelerden söz etmek bizi gururlu bir acıma hissine bile hapsedebilir. Aman dikkat. İçin soğur sonra, sen de istemezsin bunu.

Diyarbakır 5 No.lu’nun arkasına bakalım. 5 No.lu’da sadece Kürtlere değil, Kürtlerin özgürlük umuduna da işkence edildi. Burası önemli. 5 No.lu’da Kürtlerin öncü kadrolarını yok ederek, sindirerek, katlederek yaptılar bunu. Denediler. Sistematik bir şekilde. Yurtsever Kürtleri yerküreden silmeye çalıştılar. Sistematik bir şekilde. Ters tepti.

Peki şimdi...

Çok dillendirilen bir anekdottur, ben bilen birinden duymuştum: Aziz Nesin, 80’ler kapanmadan bir \"\"vesileyle Diyarbakır’a gider, 5 No.lu’da kalanlarla görüşmek ister. Görüşme ayarlanır, başından geçenleri anlatır dönemin tutsakları. Aziz Nesin, “Ben de hayal gücüm geniş sanırdım. Kürtlerin hayal gücü benimkinden de genişmiş meğer” minvalinde bir şeyler zırvalar.

Şimdi aziznesincilik oynayabilirsiniz. Devletiniz de bunu ister. Peki siz hangi yolu seçeceksiniz? Bu ülkenin önüne, yani, hangi taşları döşeyeceksiniz? İşkence seninle başlıyor; sen görmedikçe, sen döngüyü kırmadıkça, sen hatırlamadıkça, sen yani mücadele etmedikçe başlıyor. Sonrası karanlık.

Şimdi aziznesincilik oynayabilirsiniz. Ya da döngüyü kırabilirsiniz. Siz peki hangi yolu seçeceksiniz?

DİYARBAKIR 5 NO.LU

BAYRAM BOZYEL

İLETİŞİM YAYINLARI

Taraf

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.