1. YAZARLAR

  2. Davut Hoca

  3. BİR ANLIK NEFES
Davut Hoca

Davut Hoca

Yazarın Tüm Yazıları >

BİR ANLIK NEFES

A+A-

 

Baş döndürücü bir hızla dönen dünya bir an duraksayınca, içindekiler adeta alabora olacak bir şekilde alt üst olur. Rutin hayatın, alışkanlıkların, her zamanki yaşantıların devam ettiği bir anda, dünya başınıza yıkılınca, gidenler için farklı bir âlemin kapıları açılır açılmasına da kalanlar bu yıkıntıların arasında kala kalır. Canların beton blokların altında kaldığı, hayatların kaybolup gittiği, her şeyin yitirildiği bir zamanda insan denilen aciz varlık, kendisini bir boşlukta bulur. Şimdi gözlerimi kapayıp bir an bu boşlukta hissettiklerimi, duygularımı hiçbir edebi kaygı gözetmeksizin, yazım kuralı tanımaksızın, mantıksal bütünlük aramaksızın, olduğu gibi, şuurum zedelenmiş, duygularım harap, zihnim tarumar olmuş, aklım tutulmuş bir vaziyette olduğu gibi klavyeye aktarıyorum…

Birkaç saniye içinde, içimizden birçok insanın bizi bırakıp gitmesi, hayatın kendisinin de bir sanrıdan meydana geldiğini, yaşanılanların bir rüya olduğu, ruhun çekip gittikten sonra insanın da aslında toprağın bir parçası olduğu, akıp giden zamanın dönen feleğin çarkının ta kendisi olduğu, her alınan nefesin aslında şu fani hayatın tükenişine doğru bir adım olduğu, seslerin ve sözlerin aslında kaybolmayıp bir belleğe kaydedilmek üzere havaya karıştığı ve uzaklardan bizi çağıran ilahi nefesi artık ensemizde hissediyor olmamız, aslında gerçeğin ta kendisi olduğunu anlamamız daha da kolaylaştı.

Hayatın anlamsız ve safsata teranelerinin getirdiği usanç. Fiziki ve ruhsal depremler. Gerçeklerle yüzleşmelerin getirdiği acı ve ızdıraplar. Acı çekenlerin bunlara seyirci kalanlara yönelttiği boş ve anlamsız bakışlar. Gidenler ve bunların ardında kalan acılı canlar. Dünyanın başımıza yıkılması, yıkılacak bir dünyada yaşadığımız gerçeğini bir kez daha hatırlatması, önemsediğimiz, dert ettiğimiz, hırsla bağlandığımız bu hayatın en büyük gerçeğiyle yüzleşince, bir kez daha nerede yaşadığımızın farkına varmamız. O, özene bezene yaptığımız evlerimiz, kullanmaya kıyamadığımız eşyalarımız, arabalarımız, işyerlerimiz, çarşı pazarlarımız, kısacası dünyamız, bir anda yerle yeksan olunca aslında hayatımızın ne de çürük bir şeye bağlı olduğunu görmemiz. Ve şimdi dünyaya geldiğimiz gibi yine sadece bir bez parçası ile örtünerek çekip gitmemiz. Başladığımız yere tekrar dönmemiz. Yine ve yeniden başa sarmak. O’ndan geldiğimiz gibi yine O’na gitmek. Bize ayak bağı olan, bizi oyalayan, bizi meşgul eden tüm beşeri engellerden kurtularak yine ve yeniden o asli gerçeğimize dönmek. Yuvaya geri dönmek, asli yurdumuza, gerçek vatanımıza kavuşmak.

Dünyanın bir garip yolcusu olan insanın yolculuğunun gerisingeri sahibine doğru olması. Şu yolculuğun yorucu ve zahmetli bölümünün sonuna doğru artık toplanma yerine doğru yönelmek. Yolculuğun bitimine doğru yapılan muhasebe. Bir helalleşmeye bile fırsat vermeyen vedalaşma. Artık bitime doğru son bir şans tanınmayan merhale. Geride kalanların ruhsuz bedenle kucaklaşması. Ve artık dünya perdesinin kapanması. Biten geçim derdi, gelecek kaygıları. Ve şimdi gerçeklerle hem de gerçeğin ta kendisiyle yüzleşme zamanı. Hiç aklına gelir miydi bir gün şu güneşli sabahların, yemyeşil baharların, uçuşan kelebeklerin, cıvıldayan kuşların olduğu bu dünyaya veda edeceğin. Aslında biliyordun başlayan her şeyin bir gün bitmeye mahküm olduğunu, doğan her canlının ölüme kavuşacağını. Bilmesine biliyordun amma velâkin pek umursamıyor, kulak ardı ediyordun. Ve şimdi yepyeni bir âlemdesin. İşte şimdi hesap kitap zamanı. Korkma, burada asla haksızlığa uğratılmayacaksın, çünkü mahkemenin hâkimi de, şahidi de aynı yüce merci. Şimdi sana kolaylıklar dilemekten başka elden ne gelir. Teslim olmaktan ve hesabını dinlemekten hem de bizzat kendi bedeninden dinlemekten başka bir çaren yok. Yalnız, şaşıracağın en korkunç ve çarpıcı şey, irili ufaklı hiçbir şeyin atlanmadan, ıskalanmadan, üşenmeden ortaya dökülmesi. Ve işte her şey bu kadar…

İnsanın hayat maratonunun en son etabında artık her şey yorgun, bitkin, yıpranmıştır. Arzular, hevesler, amaçlar, ihtiraslar, hayaller ve artık her ne varsa bitmiş, tükenmiştir. Yolcu artık menzile ulaşmış, vazifesini tamamlamış, ama huzur ama hüsran, sonuç belli olmuştur. Herkes umduğu, hak ettiği akıbete uğramış, ektiğini biçmiş, olan olmuştur. Bundan sonrası, dünya hayatındaki tercihlerine bağlı olarak belirlenmiştir. Kim neyi tercih etmişse, o tercihin ama acı ama tatlı meyvelerini yemeye koyulmuştur. Kimisi sabır meyvesinin keyfini sürerken kimi de isyan meyvesinin çilesini çekmeye başlamıştır. İşte hayat dediğimiz, o yere göğe sığdıramadığımız kısacık fani nefes buraya kadarmış. Ne sandınız…

SON SÖZ: Yaşadığımız o korkunç depremle aramızdan ayrılan tüm canlara rahmet olsun, mekanları cennet olsun, ruhları şad olsun inşallah. Allah, geride kalanlara da sabırlar, şifalar versin, güç kuvvet versin inşallah. Rabbim, bir anlık bir sarsıntı ile aramızdan ayrılan, dünya hayatının ne denli fani olduğunu, ölümün her an ensemizde olduğunu bizlere bir kez daha hatırlamamıza vesile olan tüm vefat edenlere, baki alemde daha güzel, daha ferah, daha mamur bir hayat nasip etsin, bizi onlarla tekrar kavuştursun inşallah. O yerle yeksan olan tüm beldelerimize de bir an önce yine ve yeniden ihya olmayı, her ne kadar gidenlerin anıları ile bezenmiş olsa bile kalanlara onların hatıraları ile tekrar yaşama devam edecek iştiyakı versin inşallah. Sonsuz Fatihalar ve dualar ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.