1. YAZARLAR

  2. Zülfikar Furkan

  3. BİLGİ İLE BİLMEK
Zülfikar Furkan

Zülfikar Furkan

Yazarın Tüm Yazıları >

BİLGİ İLE BİLMEK

A+A-

İnsanların beyinlerini ve düşüncelerini ön plana aldığı günümüz dünyasında, geçmişin karanlık ve ilkel anlayışına takılıp giden yüzlerce kişi ve kurum bulmak mümkündür. İnsana bahşedilmiş en önemli melekemiz olan akıl nimetini kullanmadığımız zaman otomatik programlanmış ve sağa sola rastgele saldıran robotlardan veya diğer canlı varlıklardan bir farkımız kalmayacaktır. Kendi düşüncesini oluşturamama, özgün davranışlar sergileyememe, muhakeme ve muhasebe kuramama, kulaktan duyma bilgilerle hareket etme, bizi insani özelliklerden fazlasıyla uzaklaştırmaktadır.

 Sınırlı oranda kullanılan akıl, insanı her zaman doğruya götürmeyebilir. Düşündüğümüz, yapmak istediğimiz ve gördüğümüz her şey doğru olmayabilir. Biz düşündük ve söyledik diye bunlar gerçek olmayabilir. Söylediklerimizin ve yaptıklarımızın çoğu, hatta tamamı yanlış olabilir. Söylediklerimizin ve yaptıklarımızın muhakemesini yapmamak en büyük bedbahtlıktır. Durmadan konuşuruz, eleştiririz, yazarız ve çizeriz. Bunların arkasında dururuz. Fanatikleşir, radikalleşiriz. Farklılıkları görmezden gelir, ezmeye çalışırız. Doğrular yanlış, yanlışlar doğru olur. İnsanlar robot, robotlar insan olur, Medeniler vahşi, vahşiler medeni gözükür. Adalet zulüm; zulüm adalet olur. Bunları uzun uzadıya sıralamak mümkündür.

Bilgi karmaşasının en fazla yaşandığı bugünlerde, sağlıklı düşünmek ve doğru karar verebilmek için olağanüstü bir çabaya ve gayrete ihtiyacımız bulunmaktadır. Kimin doğru. neyin yanlış olduğunu anlayamayacak seviyedeyiz. Reklamını iyi yapan, ürününü güzel tanıtan tüccarlar el üstünde tutulur. Gösterişten, övgüden ve yüzeysellikten kaçınan kişiler ise maalesef arka planda ve yetersiz gözükürler. Herkesin koştuğu, almak istediği tek şey gerçekte hiçbir şeydir. Kişi ve kurumlardan övgü almak, sırtı sıvazlanmak, galeyana getirilmek; gibi özellikler elde etmek istediklerimizdir. Böyle basit, sıradan, bayağı şeylerin peşinden gitmek asıl amaç ve hedeften sapmamıza yol açacaktır. Bilginin en fazla geliştiği ve değiştiği bir çağda yaşamamıza rağmen; bilgisizliğin de en çok olduğu dönemi yaşamaktayız. Başlı başına bir paradoks olan bu durum yaşadığımız hayatı da en iyi ifade eden bir realitedir.

Sağlıklı bilgiyle donatılmadığımız için özne durumundan nesne durumuna geçmiş durumdayız. Yapandan ziyade yaptırılanlar haline gelmişiz. Hakim statükonun izin verdiği ölçüde bilgiyle donatılıyoruz. Bu gerçeklik bizi zamanla içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Kendimizle çeliştiğimiz kadar, ideolojimizle, geleneğimizle, anlayışımızla ve en önemlisi de inancımızla da çelişen bir hayat sürmekteyiz. Adaleti, güzelliği, malı, mevkiyi, övgüyü ve benzeri şeyleri sadece kendimiz için istemekteyiz. Bu özelliklerin hepsi de sahip olduğumuz ideoloji, dünya görüşü ve inançla çelişen şeyler olduğu halde realitemiz haline gelmiş durumdadır. Empati kurmayan, karşısındakileri görmeyen ve düşünmeyen bir tür haline gelmişiz. Bilgiyi bize fayda sağlayacak biçimde kullanıyoruz. Öğretmen; mevzuatın belirlediği kadar, öğrenci; sınıfını geçecek kadar, anne baba; öğrenmese de olur, doktor; hastasını oyalayacak kadar, hâkim; zanlıya soru soracak kadar, avukat; müvekkilini savunacak kadar bilgiyi alır…  Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Geldiğimiz nokta çok vahim. Uygulamaya konulamayan bilgi, bilgi değildir. Kuru söz dizeleri bizi ilerletmeyeceği gibi sorunlarımıza ilaç olacak reçetelerden de uzaktır.

Bilgiyle ilerlemek istiyorsak her şeyden evvel sahip olduğumuz bilginin uygulamaya dönük somut ilkelerden oluşması gerektiğini unutmamalıyız. Bilgiyi kulaktan duyma, mesnetsiz, ilkesiz ve seviyesiz düzeyden çıkarmalıyız. Duyduğumuz bilgiyi özümsemeden, araştırmadan, kaynağını öğrenmeden ve yargıya varmadan önce gerçekliğini araştırıp düşünce süzgecimizden geçirip öylece kabullenmeliyiz. Eleştirel düşünemeyen insan kendi özgün iradesini ortaya koyamaz. İdol haline gelmiş kişiliklerin gerçek iç dünyası, anlayışı ve amacı iyi tahlil edilmelidir. Öğrendiklerimizin bize, çevremize ve dünyamıza kazandırdıkları ile kaybettirdiklerini görüp ona göre planlama yapmalıyız. Gereksiz görülen bilgiden uzak kalıp, ilerleten ve güzelleştiren bilgiye yönelmeliyiz. Basın yayın aracılığıyla oluşturulmaya çalışılan kaotik ortamı bertaraf edecek berrak ve duru bilgiyi keşfetmeye çalışmalıyız. Renklerin sadece siyah veya beyazdan ibaret olmadığını bu iki rengin arasında ara tonların da olabileceğini sürekli akılda tutmalıyız. Güzel ve aydınlık yarınları ancak bugünü anlayarak ve yaşayarak kurabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.