Ben beyatliyim, olmayan var mı?
Başbakan Tayyîb Erdoğan ile Medya patronu Aydın Doğan arasındaki (cebelleşme değil) cedelleşme sürecinde, A. Doğan, Ben biat etmem.. deyip, bu söz, manşetlere çekilince.. Çoğu kimse, Nedir bu biat? diye sormak gereğini duydu.. Mânası hissedilse bile, mahiyet ve muhtevası tam olarak bilinmiyor, çünkü..
Daha önce de, A. Doğanın Gen. Yy. Müd. E. Özkök, özellikle de İslâmî kimlikli oldukları kabul edilenleri eleştirirken, onların biat kültürüyle.. yetiştiklerini söyleyip; kendilerinin asla biat anlayışıyla hareket edemeyeceklerini, özgür olduklarını dile getirmiş ve onun bu iddiasının sağlıklı olmadığına birkaç kez değinmiştim, geçmişte..
Kelime, biat olarak telaffuz edildiği gibi beyat olarak da telaffuz edilmektedir. Bana beyat kelimesi da sanki daha doğru telaffuz gibi geliyor.. Çünkü, (be, ye, ayn, te) harfleriyle yazılmakta.. Ve oradaki (ye) harfi, (i) harfinden çok, (ye) harfinin sesini verir.. Bu terim, arabça diye mutlaka, İslâmî değildir.. Tamamiyle siyasî bir terim.. Bir konuda tarafların ahdleşmesi, mutlaka yerine getireceğine, itaat edeceğine söz vermek mânasındadır, beyat.. Ancak, burada iki taraflı sıradan bir sözleşmeden farklı bir şey vardır.. Bir taraf üstün, hâkim, gaalib durumdadır.. Diğer taraf/lar, onun bu üstünlüğünü kabullenmekte ve onun emirlerine itaat edeceğine fiilen söz vermektedir.
Kişi, doğduğu andan itibaren, dünyaya geldiği fizikî ve sosyal coğrafyadaki hâkim gücün -farâzî olarak- tebaı sayılır. Ve kezâ, tâbi olunan o üstün gücün de, tebâına karşı bir yönetici otorite olmaktan kaynaklanan vazifelerini yerine getireceği de, zımnen varsayılır.. Eskiden kimliklerde tâbiyeti hanesi vardı. Şimdi uyruğu.. gibi kelimeler yazılıyor.. Tâbiyeti bölümünün karşısında da, TC. yazısı yer alırdı.. Yani, Türkiye Cumhûriyeti.. 85 yıl öncelerdeki cedlerimizin kimliklerinde ise, Devlet-i Âl-i Osmanî veya Hükûmet-i Osmanî gibi ibareler yer alırdı.. M. Kemal de, Osmanlı tebâı idi; 29 Ekim 1923e kadar..
O noktada, film koptu ve 600 küsur yıllık saltanat rejimi sona erdirildi, yenisi tesis olundu, cumhûriyet adına.. Her TC. vatandaşı, TC.nin fiilen tebâı, yani beyatlisidir, istemese de..
Ama, bu fiilî durumla yetinilmemekte, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, milletvekilleri ve bütün yüksek bürokratlar ve sıradan memurlar ve kamu hizmetlerinde çalışanlar da, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacaklarına yemin ettirilirler ki, bu da beyate zorlamadır! Ve bu yemin, olmazsa olmazdır, bir beyattir. (İst. Hukuktan mezun olurken, diplomalarımızı alabilmek için, Fakülte Gen. Sekreterinin odasında, nasıl toplu olarak, yemin ettirildiğimizi ve bundan kaçınan bazı arkadaşların yerine başka arkadaşların sokularak tekrar yemin etmelerini hatırlamak, bu konuda bir şeyler anlatabilir..)
Üstelik, bu her alanda böyle.. Milletin kendilerine temsilci/vekil olarak seçtikleri de Meclise girince, metni anayasada yazılmış olan yemin metnini okumadan, o işlerine resmen başlamış sayılmazlar.. İşte biat/beyat budur! Ve mutlaka iradî olması gerekmez. Gayri-iradî olarak, zorla, baskıyla da yapılabilir.. Bütün sultanlar, tebâlarını zer (altın) ve zor (kılıç vs..) gücüyle de kendilerine bağlı hâle getirmişlerdir.. Hattâ, Mekkeye hâkim olup, Yezide karşı qıyâm bayrağını açtığında Abdullah bin Zubeyrin de, iki kılıç arasında kalanların tereddüdleri üzerine, Kâbe avlusunda ateş yaktırıp, kaçınanları ateşe atacağı tehdidiyle, zorla beyat alışı konuyu anlamamıza yardımcı olur.. Haa, gönüllü olarak beyat edenler de elbette olmuştur ve olur.. Sanki 1923 sonrasındaki dârağaçları gibi..
Siyasî hayatın dışında, irfanî hayatta da; muridin, desturlarını, emirlerini en mükemmel şekliyle yerine getirmek üzere murşid-i kâmil bildiği birisine bağlanması mânasında da, bu beyat terimi kullanılır. Bazı siyasîlerin de, küçük çaplı beyatler alıp, bir murşid/şeyh gibi bağlılık sağlamaya çalışmaları da laik beyat zorlamalarından farksızdır. O da bir ayrı fasıl..
EVET, İTİRAF EDEYİM Kİ, BEN DE BEYATLİYİM VE OLMAYAN DA YOK!
Evet, bütün bu izahlardan sonra.. Ben buradan açıklıyayım: Ben beyatsiz değilim.. -Gereklerini ne kadar yerine getirebildiğim ayrı bir konu, ama,- kendimi, bir müslüman olarak Allah ve Resulüne beyatli biliyorum.. Kendimi müslüman olarak nitelememin tabiî ve mantıkî neticesi de, bu.. Esasen, muslim/(farsçasıyla) muselman/müslüman teslim olmuş kimse mânasında bir terimdir. Ve ben kendimi Allaha ve Resulüne teslim olmuş kabul ediyorum, hiç bir baskı olmaksızın ve kendi irademle.. Bu kabulde, gelenek, müslüman bir çevrede dünyaya gelmiş olmamın da etkisi olsa bile; rüşd yaşına geldikten sonra, kendi tefekkür ve hürr irademle bir yaşayış tarzı tercihidir, bu beyat.. Hattâ, bir yaşama zevkı..
Lailaheillallah.. diyen her insan da, söylediği sözün mânasını bilerek ve bu sözün mânasına inanarak söylüyorsa, beyatlidir.. Şeklen beyat sayılabilecek diğer bütün beyat beyanlarım da, ancak bu aslî beyatim içinde kabulümdür; yoksa, zorla, iradem dışında alınmış sayılmalıdır.. O gibi gayriiradî beyatler beni fiilen bağlasa, bir takım yaptırımlara zorlasa bile, hükmünü vicdanıma, kalbime asla hâkim kılamaz. Ve tabiatta boşluk yoktur. Bir otoriteye beyat etmeyen , bir başkasına beyat etmiş demektir.. Müslüman açısından, Allaha beyat etmeyen kimse, bâtıl güçlere, gayrimeşru güçlere beyat etmiş demektir..
Aydın Doğan, Beyat etmem diyor.. Bunu, Başbakana, onun gücüne, otoritesine, teslim olmam.. mânasında söylüyorsa, bu onunla Tayyîb Bey arasındaki bir meseledir.. Ve hattâ, o kişi Tayyîb Erdoğan veya bir başkasına, beyat ederse, o zaman, A. Doğanı yine eleştiririz.. Çünkü, hür ve akıllı, insanlık haysiyetini düşünen bir insan, şu veya bu siyasî kişilere, toplumun başına meşrû yollarla değil, zer ve zor gücüyle geçmiş olanlara, hürr iradesiyle, gönüllü olarak beyat/itaat etmemelidir. Ederse, zorbalığa, baskıya sadece fiilen değil, gönülden de, kalben de beyat etmiş demek olur ki, bu, tam bir zavallılıktır..
Ancak, taife-i laicusun lügatinde, E. Özkökün zaman zaman gündeme getirdiği biat kültürü ile anlatılmak istenen başka bir şey.. O ve benzerlerine göre, aslî niteliği ve sıfatı müslüman olan insanlar biat mantığıyla hareket etmekte, iradesiz, ne emredilirse onu yapan, güce tapan, iradesini başkalarının emrine vermiş zavallılar.. Kendileri ise, hürr!?.
Ama, eğer öyleyse, bütün bir toplumu, niye gayrimeşrû güçlere ve kendi laik değerlerine ve resmî ideoloji ikonlarına beyat etmeye zorlamaktadırlar? Toplumu, şeytanlıklara, libidolarına, resmî veya nefsanî putlarına beyate çağırdıkları, yayınları, yaptıkları ve yaşayış tarzlarıyla ortada iken; bu nasıl bir özgürlük havariliği..
Ben müslümanım! diyenler, bu ideolojik hokkabazlıklara karşı teyakkuz halinde olmalıdır..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.