1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Bayık: Bu kış şiddetli savaş sürecek
Bayık: Bu kış şiddetli savaş sürecek

Bayık: Bu kış şiddetli savaş sürecek

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık’tan silahlı güçlerin Türkiye’den çekilmesiyle ilgili açıklama geldi. Bayık, çekilmeye HDP ya da Öcalan’ın değil, kendilerinin karar vereceğini söyledi.

A+A-

PKK lideri ve KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki Kandil Dağları'nda BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'nin sorularını yanıtladı.
 
Röportaj, Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizi ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesi olaylarının öncesinde gerçekleştirildi.
 
Bayık, artık kendilerinden tek taraflı bir ateşkesin beklenmemesi gerektiğini, hükümetin operasyonlarını sürdürmesi durumunda da "bu kışın çok şiddetli" geçeceğini söyledi.
 
Türkiye'de hükümetin çözüm sürecinin canlandırılması için koşul olarak öne sürdüğü silahların bırakılması ve PKK'nin silahlı güçlerinin yurt dışına çekilmesi talepleri konusunda ''silahlı güçlerin çekilmesine Abdullah Öcalan ya da
HDP'nin değil, örgütün kendisinin karar vereceğini'' söyledi.
 
KCK lideri, Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin ölümüyle ilgili sorulara cevaben bu olayın araştırılması gerektiğini belirtti.
 
KCK'nin daha önceki açıklamalarıyla çelişen şekilde PKK'nin kendisine saldırmayan askeri güçlere saldırı düzenlemesiyle ilgili "Yer yer, bunun dışına çıkan pratikler oldu elbette. Bunlar ortaya çıktığında da biz eleştirdik" diyor ve "bu durumun devletin tahrikinin sonucu olduğunu" söylüyor.
 
PKK liderine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'ben Dolmabahçe mutabakatını kabul etmiyorum ve Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur" sözleri "savaşın başlangıcı" oldu.
 
Bayık, HDP'yi 7 Haziran seçim sonuçlarını AKP'nin iktidardan düşmesi, "ulus devletin iflası; demokratik cumhuriyetin temellerinin atılması" olarak görüyor. Ancak ona göre "Devlet Bahçeli ve Erdoğan'ın 'darbesi'yle parlamento ve HDP bir kenara itildi ve 'savaş tırmandı.'
 
BBC Türkçe: Çatışmaların yoğunlaştığı bir ortamın oluşmasında siz hiçbir payınızın olduğunu düşünüyor musunuz?
 
Bayık: Biz payımızın olduğunu düşünmüyoruz. Eğer biz çatışmadan yana olsaydık şimdiye kadar dokuz kez tek taraflı ateşkes ilan etmezdik. Yine eğer biz savaşta ısrarcı olsaydık biz Kürt halkını, Türkiye solunu, bütün muhalif güçleri HDP çatısı altında bir araya getirmeye çalışmazdık ve bunları parlamentoya taşımazdık. Biz Türkiye'nin bütün sorunlarını parlamentoya taşıdık. Parlamentoda sorunları gündemleştirmek, çözmek istedik. Türkiye yıllardır Kürtlerle, solla uğraşıyor ama bir türlü sonuç alamadı. Ama önder Apo, PKK, bütün bu güçleri, onların yasa dışı dedikleri bütün bu güçleri parlamentoya çekti. Bütün sorunları parlamentoya taşıdı ve parlamentoda sorunları tartışmak, çözmek istedi.
 
Çatışmaların başlamasından sizi sorumlu tutan kesimlerin öne sürdüğü bazı gerekçeler var. Bunlardan biri de Ceylanpınar saldırısı. Bu saldırıyı PKK mı gerçekleştirdi?
 
Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi bizimle alakalı değil. Ceylanpınar'da o iki polisi öldürenler, kendilerini Apocu İntikam Tugayı diye adleden birileri. Böyle bir örgüt var mı yok mu o da şüpheli. Yine, iki polisin uyuduğu yerde vurulması bizim yöntemimiz değil.
 
Peki öyleyse bu saldırıyla ilgili açıklama neden HPG tarafından yapıldı?
 
Bayık: HPG biz bu polisleri vurduk demedi. HPG dedi ki, "kendilerine Apocuyum diyen bir grup bu eylemi yaptığını söylüyor". Biz yaptığımız her eylemi üstlenmişiz, yanlış eylem yaptığımızda da bunun özeleştirisini vermişiz. Onun için Ceylanpınar'daki iki polisin öldürülmesinden hiç kimse bizi sorumlu tutamaz.
 
 
Dikkat ederseniz Türkiye devleti ve onun hükümeti, Erdoğan ve Davutoğlu, sözde PKK'yle savaşı geliştirmenin nedeni olarak bu iki polisin öldürülmesini gösterdiler. Sanki ondan önce polisler ölmemiş, askerler ölmemiş, siviller ölmemiş, ilk kez bu iki polis ölmüş.
 
'Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar'ı araştırmalı'
 
Her ne hikmetse iki polisin öldürülmesi gerekçe yapıldı. Bu polislerin de kimin tarafından öldürüldüğü hâlâ meçhuldür. Ben burada şu çağrıda bulunuyorum. Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar'da öldürülen polislerin kimler tarafından öldürüldüğünü araştırmalıdır, ortaya çıkarmalıdır.
 
Açıklamada HPG'ce gerçekleştirildi denmiyor ama birincisi açıklama HPG tarafından yapılıyor ikinci çok içeriden bir dil kullanılıyor. Polislerin "cezalandırıldığı" söyleniyor...
 
Devlet, hükümet bizi o eylemden sorumlu tutabilir diye HPG o açıklamayı yaptı. Yani "bu eylemi biz yapmadık, kendilerine Apocuyum diyen bir grup yapmıştır, cezalandırdığını söylemiştir, bizimle bir ilişkisi yoktu"r diye.
Ama çok içeriden gelen bir bilgi değil mi bu? Cezalandırma, polislerin silahlarına el konulması vs...
 
Hayır, bu onların açıklamasıdır. Onlar "biz cezalandırdık" diyor. HPG de "o grup bu eylemi yaptığını ve onları cezalandırdığını söylüyor" diyor.
 
Ama HPG bu açıklamayı neden kendi açıklaması içinde yayınlıyor? Bu açıklama üzerine olayı HPG yapmış gibi algılanması normal değil mi? Bu açıklama yapıldı ve medya bu açıklamayı PKK Ceylanpınar'daki saldırıyı üstlendi diye okudu. Bu durumda bunu düzeltmek için neden farklı bir açıklamada bulunmadınız?
 
Hayır HPG hiçbir zaman onu ne yaptı ne üstlendi. Bizim savaş ahlak ve kültürümüzde uyuyan, bizimle çatışmayan birini vurma diye bir şey yoktur. Biz bunu suç sayarız. Biz defalarca açıklamalar yaptık. Dedik ki "Bu olayın bizimle bir ilişkisi yoktur. Biz sürekli açıklamalar yaptık. Daha ne yapacaktık?
 
'Trafik polisini biz niye vuralım?'
 
Bu olaydan bir gün sonra Diyarbakır'da bir saldırı oldu. Bir trafik kazası ihbarına giden polislere ateş açıldı, orada bir polis öldü. Bu eylemi onaylıyor musunuz?

 
Trafik polisini biz ne diye vuralım? Bir trafik polisidir. Bizimle savaşan, bize karşı kurşun sıkan biri falan değildir. Bizim savaş kültür ve ahlakımız var. Ama Türk devleti çok kirli bir devlet. Meşhurdur, Osmanlı'da oyun çoktur derler. Geçmiş mücadele tarihinde de Türk devletinin yaptığı birçok kirli katliamlar var. Ve bunları hep PKK'ye mal etmiştir.
 
Peki bunların da önüne geçmek için, örneğin Yenişehir'deki, trafik polisine saldırı olayını PKK'nın yapmadığını açıklayamaz mıydınız?
 
O eylemin PKK, HPG tarafından yapıldığına dair bir açıklama var mıdır? Böyle bir açıklama yoktur. Biz tek tek olayları değil, çizgimizle bağdaşmayan birçok olayı tasvip etmediğimizi, kınadığımızı kamuoyuna defalarca açıklamışızdır. Mesela yapılan bazı gençlik eylemleri var. Belediye otobüslerine yönelik, dükkanlara yönelik vs... Bunları tasvip etmediğimizi, yanlış gördüğümüzü biz kamuoyuna açıkladık.
 
Ama böyle bir ortamda Diyarbakır'da bir polise saldırı olduğunda kamuoyunun aklına bunu PKK'nın yapmış olduğunun gelmesi doğal değil mi? Bu durumda bunun böyle olmadığını açıklamanız gerekmez mi?
 
Türk devleti her şeyi PKK'ye mal ediyor. Kendisinin yaptığını da PKK'ye mal ediyor, yaptırdığını da PKK'ye mal ediyor. Türk devleti psikolojik özel savaş yürütmede oldukça mahirdir. Birçok olanağa da sahip. Bizim öyle olanaklarımız yok. Eruh'ta korucuları minibüs içerisinde yaktılar, dediler ki "PKK yapt"ı, insan hakları dernekleri bile buna inandı ama birkaç yıl sonra bunun kendileri tarafından yapıldığı ortaya çıktı hatta İHD bu konuda özeleştiri verdi.
 
Böyle durumlarda çok daha net açıklamalar yayınlayamaz mısınız?
 
Biz her zaman açıklamalarda bulunuyoruz. Bir de bizim Türk devleti gibi ya da çeşitli devlet ve ülkeler gibi basın imkanlarımız yoktur, hemen dakikasında, anında açıklamalarda bulunalım. Çünkü bizim bilgi alma sürelerimiz sınırlıdır, günlerce sonrasında bilgiler alabiliyoruz. Bunu basına vermek gene günler alıyoruz. Eğer hemen anında cevap veremiyorsak nedeni budur. Yoksa bunları tasvip ettiğimizden değil.
 
Ceylanpınar'daki Apocu Fedai Timi örneğinde olduğu gibi bu tip yerel grupların PKK ile ilişkisi nedir?
 
Kendilerine isim takabilirler. Türk devleti de, JİTEM'i de, MİT'i de bir takım olaylar yapıyor, sahte isimler kullanıyor. Ve çoğunlukla da Kürt özgürlük hareketini mahkum edebilecek isimler kullanıyor. Biz adlara bakmayız. Biz yapılanlara bakarız. Kürt özgürlük hareketinin hedef ve amaçlarına hizmet ediyor mu etmiyor mu? Hizmet etmiyorsa, hangi adla kim yaparsa yapsın, elbette ki biz onun karşısında tavır alırız. Eğer bizim çizgimizle, amaçlarımızla, kültürümüzle, geleneklerimizle, anlayışlarımızla uyuşuyorsa biz elbette ki ona sahiplik yaparız.
 
KCK Yöneticisi Duran Kalkan 25 Ağustos'ta bir açıklama yaptı. "Operasyona çıkmayan, gerillaya ve halka saldırmayan, karakolunda duran askerlere dönük saldırı yapılmamalıdır" dedi. Ama sonrasında bu açıklamayla çelişen PKK saldırılarının da olduğunu görüyoruz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
 
Biz hiçbir zaman savaş istemedik. Erdoğan, AKP, Türk devleti, ulus devlet üzerine kurulan cumhuriyet bu seçimlerle çökünce, inkar ve imha siyaseti darbe yiyince ikinci cumhuriyet, demokratik cumhuriyetin zemini ortaya çıkınca artık burada buna karşı darbe yaptılar. Ve darbeyle savaşı daha üst düzeye tırmandırdılar. Bizim yaptığımız buna karşı kendimizi savunmaktı. O açıklamayı da onun için yaptık. Dedik ki "bize saldırmayan hiçbir güce saldırmayacağız, bize saldıran güçlere karşı da kendimizi savunacağız". Bu da bizim en doğal hakkımız.
 
Ama bu açıklamaya uymayan birçok saldırı görüyoruz...
 
Biz hep bu açıklamaya bağlı olarak savaştık. Yer yer, bunun dışına çıkan pratikler oldu elbette. Bunlar ortaya çıktığında da biz eleştirdik. Dedik ki, "bu, çizgimizi aşıyor, bu, amaçlarımızı aşıyor". Bu konuda arkadaşlarımızı uyardık, eleştirdik ve bize saldırmayan güçlere saldırı yapılmamasını söyledik. Ama saldırılar o kadar korkunç ki, vahşi ki hiçbir savaş kuralına Türk devleti uymadığı için ve bütün silahları Kürtler üzerinde denediği için, uçaklarla, tanklarla, toplarla, yeni geliştirilen akıllı bombalarla saldırılar yaptığı için, yine siyasi operasyonlar yaptığı için.
 
'Yer yer kontrolümüzü aşan durumlar ortaya çıkabiliyor'
 
Belediye başkanlarını tutukluyor, her yerde saldırıyor, her yerde linçler, yakmalar, hakaretler yapıyor. "Her yere Türk'ün gücünü göreceksiniz, size göstereceğiz" yazılıyor. Elbette ki bunlar insanları tahrik ediyor. İster istemez bazılarında bizim çizdiğimiz çerçevenin dışına çıkmalar da oluyor. Devlet tahrikle bunu yaratıyor. Biz kontrol kurmaya çalışıyoruz. Elbette ki yer yer kontrolümüzü aşan durumlar ortaya çıkabiliyor. Ama bundan da hiç kimse Kürtleri sorumlu tutamaz.
 
 
Söyleşinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.


 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.