Batılılar AKPye bakarken
Batılı gözlemcilerin Türkiyeye ilişkin değerlendirmelerinde son yıllarda çok belirgin değişiklikler oldu. Daha öncesinde esas olarak laik kesimin fikrî önderleri saydıkları kişilerle yapılan görüşmeler artık önemli bir çeşitlilik arz ediyor. Öte yandan laik kesimin içinde de Türkiyeye çok farklı bakan insanların olduğu keşfedildi. Böylece muhafazakâr toplumu bir ayak bağı, devleti ise modernleştirici bir güç olarak sunan klasik imajın ne denli çarpık olduğunu anladılar. Bugünlerde Batılı siyasetçilerin, diplomatların ve gazetecilerin bu resmî sunuma ikna olmaları söz konusu değil. Ancak ortada asimetrik bir durum var... Görünen o ki Batılıların gerçeği yansıtan bir devlet algısına gelmeleri pek de zor olmazken, aynı nesnellik ve sağduyuyu muhafazakâr kesime bakarken göstermeleri kolay olmuyor.
Geçenlerde bir dizi Avrupalı parlamenter ile yaşanan bir öğle yemeği, söz konusu durumu bir kez daha ortaya koydu. Devleti merkeze alan, asker ve yargıyı analiz eden değerlendirmelerde bir anlama sorunu yaşanmıyor. Batılılar Türkiyede devletin ne olduğunu, işlevini ve zihniyetini kavramış durumdalar. Devletin bürokrasi sayesinde bir siyasi aktör olarak bağımsızlaşabildiğini ve bu gücünü siyasetin üzerinde bir iktidar tahakkümüne dönüştürebildiğini görüyorlar. AB sürecinde gerçekleşmesi beklenen reformların devlete rağmen hayata geçtiği, bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki engelin bizzat devlet kurumu ve resmî ideoloji olduğu, artık herkes için malum...
Ancak topluma ve özellikle muhafazakâr kesime baktıklarında aynı zihin berraklığını göremiyorsunuz. Muhakkak ki bunun nedenlerinden biri, toplumun çok daha karmaşık ve dinamik olması. Öyle ki, bütününü kavrayacak ve yaşanmakta olan değişimin izdüşümlerini anlayacak bir bakışınız yoksa, cemaatsel ayrışmalar ve cemaat içi farklılaşmalar kafanızı iyice karıştırabilir.
Ama mesele bu kadar basit gözükmüyor. Çünkü tartışma sırasında anlıyorsunuz ki mesele bakılan nesnenin karmaşıklığından değil, kalıplaştırılmasından kaynaklanmakta. Batılıların Türkiyenin dindar kesimine bakarken düştükleri bu sıkıntının nedeni belki de İslamiyetin Batıdaki genel algılanışıyla ilintili. Müslümanlığa karşı olumsuz hisler beslemediklerini, ötekine daha liberal ve demokrat bir gözle baktıklarını düşünenler de bile çok derinlerde beslendiği anlaşılan ve her an yüzeye çıkabilen bir kuşkuculuk ve yadırgama hali var. Sanki Batılılar Türkiyedeki muhafazakârların değişimini hem olması gereken bir durum olarak, ama aynı zamanda pek de doğal olmayan bir gelişme gibi algılıyor.
Bu ikircikli bakışın somutlaştığı nokta ise tabii ki AKP... Batılıların hükümete yaklaşımında çok açık bir beklenti mevcut. Reformların bir an önce yapılmasını, AKPnin başlatmış olduğu değişim atağına devam etmesini, demokratikleşme taleplerini sahiplenmesini istiyorlar. Diğer bir deyişle AKPnin bütün bunları yapabilecek bir parti olmasında herhangi bir çelişki gözükmüyor. İktidarın esas olarak dindar kesimi temsil eden bir siyasi hareketin uzantısı olması, belli ki Batılılar açısından bir handikap değil. Kısacası Batılıların AKPyi hükümet olarak konumlandırdıkları durumlarda, yaklaşımları da Batıdaki herhangi bir hükümetten beklentileri çerçevesinde somutlaşıyor.
Ne var ki bu partinin kendisinden beklenen hareket tarzını izlemesi ve izlememesi arasında bir simetri yok. Örneğin reformların yapılmasını çıkar bağlamında analiz edenler, reformların duraklamasını aynı kriterle anlamakta zorlanıyorlar. Batılıların beklentilerine uygun davrandığı ölçüde modern ve normal bir siyasi parti olan AKP, bu reformlar için gerekli iradeyi gösteremediği noktada birçok Batılının gözünde bir anda İslamî geçmişin içine yuvarlanıp gidiyor. Hükümetin dirayetsizliği, beceriksizliği veya isteksizliği son derece hızlı bir geçişle İslamî tehlike ile bütünleşiveriyor. Öyle ki reformları gerçekleştirmek için uğraşmayan bir muhafazakâr partinin kendiliğinden İslamlaşmaya hizmet ettiğini ima eden tespitler duymaya başlıyorsunuz.
Oysa Türkiyede muhtemel bir dindarlaşmaya en karşı olanların aynı zamanda reform karşıtları olması gibi gayet ironik bir durum var ve Batılıların devlet analizi bu durumun farkında olduklarını ortaya koyuyor. Ama gene de laik bir refleksin içine doğru çekilebiliyor ve AKPyi anlamakta zorlanıyorlar... Hükümet ise ne ideolojik tutarlılığı olan bir reformculuğu, ne de İslamileşmeyi taşıyor. AKPnin asıl derdi, en büyük parti ve iktidar olarak kalmaktan ibaret. Reform konusunda samimiler ama riskli olabilecek bir adımı atmaya da hiç niyetleri yok...
Aslında Türkiyedeki siyaset giderek basitleşiyor ve Batıya benziyor. Yeter ki klişelere esir düşmemeyi sağlayan bir zihinsel berraklık olsun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.