1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. Batı, Demokrasi ve Darbe
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

Batı, Demokrasi ve Darbe

A+A-

     Adaleti nereden ve kimlerden beklemeliyiz?

     Evet, Mısır darbesi bu konuda bir daha yol gösterici oldu bütün bir insanlığa ve bütün bir idrak sahiplerine! Batı dünyasının ‘DEMOKRASİ’ putunun ne kadar yalan ve kandırmaca olduğu; yine bütün çıplaklığı ile orta yere serilmiş oldu! Zira ‘BATI’ nın aslı itibarı ile ’BATIL’ olduğunu tekrar izah etme, dile getirme ihtiyacını hissettik! Evet, ‘BATI’ gerçekten de bütün yönleri ile bütün kurumları ile ‘batıl’dır. Bu ‘batıl’lık; İslam’ın ilk nüzul olduğu günden beri böyleydi ve şimdi de böyledir! Ama ne yazık ki çok insan tarafında bir türlü anlaşılmadı ve hala da birçoğu tarafından anlaşılmamakta veya anlaşılmak istenmemektedir!

     Evet, Mısır halkı tarihinde ilk kez kendi iradesi ile idarecisini, liderini seçmişti. Millet olarak yolunu çizmiş ve özgürce çizmiş olduğu yolda yürümek istemişti. Ama yerli ve yabancı Firavunlar el ele vererek; Müslüman halkın iradesine zalimce ve gaddarca el koydular! Kendilerini ‘MEDENİ’ olarak takdim eden medeni! Dünyanın; ne kadar ‘medeni !’ olduklarını bütün bir çıplaklığı ile tekrar pekiştirircesine gösterdiler. Bu çok yüzlülükleri aslında asırlardan beridir uygulana gelmektedir. Özellikle asrımızda ise bu uygulamaları zirve(!) yapmıştır. Demokrasi, özgürlük, barış götüreceğiz deyip; gittikleri her yere neler götürdüklerini bütün bir Dünya halkları görmektedir! Afganistan’a, Irak’a, Afrika’nın pek çok ülkesine ne tür barış ve özgürlük götürdüklerini müşahede ettik bütün bir Dünya olarak! Evet, barışınız da, özgürlükleriniz de sizin olsun(!) deyip, başlarına çalarak; anladıkları bir dille geri gönderilmelidirler! Ama bunu da yapabilmek için; gerçek manada İslami bilinç, şuur ve kişilik lazımdır! Ümmet olarak bu özelliklere ne kadar da ihtiyacımız vardır!

     Gerek Avrupa’nın ve gerekse Amerika’nın, Mısır darbesi ile ilgili tutumlarından şahsen zerre kadar bir şaşkınlık veya hayal kırıklığı yaşamadım. Çünkü onların ilahları da, rableri de, dostlukları da, samimilikleri de, arkadaşlıkları da… yalnız ve yalnız faydalarıdır, çıkarlarıdır. Medenilikleri; ancak başka hakları ‘sömürme’ ile sınırlıdır. Adalet anlayışları ise; tıpkı cahiliye döneminde helvadan yapılan put misalidir! Zira işlerine geldiği yerde ve şartlarda adaleti öncellerken; işlerine gelmediği yer ve şartlarda ise adaletin katili oluverirler, çiğnemeden yutarlar! Tıpkı acıkınca helvadan yaptıkları putlarını yiyen cahiliye insanların davranışları gibi!

     Batı, elbette ki kendi vasıfları gereği hareket etti, tavır takındı! Ama idareci, yönetici, devlet adamı sıfatıyla Müslümanların başında bulunan ‘BATI’ uşaklarının tavırları daha dikkate şayandır! Hassaten Suudi (Amerika) Arabistan, B.A.Emirlikleri gibi pek çok gerici Arap rejimlerinin kişiliksiz yöneticilerinin tutumu; fena bir şekilde insana dokunmaktadır! İslam düşmanlarına karşı kedi kılığına bürünüp, onların el eteklerine tutunup da; kendi halkına karşı ise aslan kılığına bürünerek; bütün vahşetliklerini sergilemeleri fena olmaktadır! Elbette bunlar ve benzerleri hakkında söylenecek çok şeyler vardır, ama yeri burası değildir!!! Ama onlar günümüz Firavunlarına ne kadar el uzatıp, yardım ederlerse etsinler; İslami uyanış, muhakkak kendilerinin uykularını kaçırmaya devam edecektir. Gün gelecek, bu gericilerin kendileriyle beraber tahtları da devrilecektir inşallah! Kendileri de bu durumun farkındadırlar. İşte şimdiden bütün çırpınışları bu korkularındandır!

     Mısır halkı elbette ki ‘Günümüz’ Firavunlarına boyun eğmeyecektir. Zira Onlar Musa’nın varisleridir. Mısır halkı, çağdaş! Firavun ve firavunilere boyun eğmeyecektir! Zira onlar mü’mindirler! Mısır Müslümanları şehid İmam El Benna’ların, şehid Seyyid Kutup’ların yolundadırlar. O şehid önderler, firavunilerden çekinmediler; onların izleyicileri de çekinmiyorlar ve çekinmeyeceklerdir. Selam olsun Firavunlara karşı Musa gibi duranlara! Selam olsun firavunilere karşı Benna’ca, Kutup’ça direnenlere! Selam olsun Mursi’lere ve onun peşinde izzetle yürüyenlere ve direnenlere! Selam olsun İslam davasını kendi canından aziz bilenlere! Rabbimiz ne güzel ferman buyuruyor:’Gevşemeyiniz, üzülmeyiniz, eğer inanıyorsanız, muhakkak sizler üstün geleceksiniz’! Evet, üstünlük muhakkak iman edenlere, Allah’ın tarafında yer alanlara, Nebilerin yolunu kendilerine yol bilenlere; şehidlerine izzetle sahiplik edenlere aittir!

     Mısır direnecek ve elbette batıl zail olacaktır. Zira batıl zail olmaya mahkûmdur. Mısır havası ne kadar sisli, puslu ise de; Müslümanlar ‘SİSİ’ azimle dağıtacak, yok edecektir! Bütün bir Mısır’ın havası berrak olacak, nurlanacaktır! Ama belki yarın olacaktır, belki yarından da erken olacaktır! Müslüman’a düşen Rabbi ile yapmış olduğu ahdine vefa göstermektir! Şimdiye kadar da Mısırlı kardeşlerimizden bu vefayı gösterdiklerine şahid olduk ve Rabbimiz katında da şahidlik edeceğiz! Müslümanların hakkına tecavüz edenler: pek yakında Müslümanların nasıl haklarına sahiplendiklerini ve kendilerinin nasıl bir inkılâba uğradıklarını göreceklerdir! Müslümanların Mısırda bu ilk gelişleri bir deneme, bir tecrübe olmuştur. Ama yaşanan bu darbe, firavunileri pek sevindirmesin! Zira Müslümanların tekrar dönüşü, Allah(cc)’ın izni ile daha görkemli, daha celalli olacaktır. Bu yeni geliş hakkın ikamesi ve batılın/ firavunilerin de zevali olacaktır!

     Firavun’lara karşı cephe; yalnız Mısır’da değil, bütün bir Ümmet coğrafyasında filizlenmektedir! Çünkü iman, bütün bir ümmet çapında yeşermektedir! Çünkü Allah(cc)’a kulluk ve tağutu ret bilinci, onlar istemese de gün be gün gelişmektedir! Küresel tuğyan ve emperyalizmin bu Firavun kırıntılarına ve bütün zulümlerine arka çıkmalarının nedeni de bu uyanışın akamete uğratılması çabasından kaynaklanmaktadır.

     Şu noktayı da gözden kaçırmamak gerekir ki; Müslümanların hiçbir tefrikaya meydan bırakmamaları gerekir. Tarihi seyir içerisinde yaşanan olumsuzluklardan ders çıkarılmalıdır. Evet, ciddi manada İslami uyanış ve gelişmelerden söz edebiliriz. ‘Ama’ sözcüğü burada devreye girmek zorunda kalıyor! Çünkü Rabbimizin pak uyarılarını ve emirlerini asla bulandırmadan; olduğu gibi anlamalı, inanmalı ve uygulamaya koymalıyız, teslim olmalıyız. Zira orada hiçbir fırkalaşma kabul görmemekte ve aynı zamanda samimiyet ve teslimiyet zorunlu kılınmaktadır. Rasulullah (sav)’in pak hayatında da ümmet arasında herhangi bir fırkalaşmadan bahsedemeyiz. Hatta bu konuda pek çok mübarek uyarılarına rastlamaktayız. İslami vahdeti önce inanç ve bilinç düzeyinde, hemen ardından da pratik hayatta uygulamada vahdeti oluşturma gayretlerine ağırlık verilmelidir.

     İslami vahdetin yeniden özüne yaraşırcasına tesisinin gerçekleşmesi dilek ve dualarımla; cümlemiz aziz olan Allah (cc)’a emanet ve teslim olalım…

     HİRA HABER

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.