Songül Pala

Songül Pala

Songül Pala
Yazarın Tüm Yazıları >

A+A-

Darbe yapanlar ve darbeye teşebbüs edenler yargılanıyor. Ergenekon, 12 eylül, 28 şubat ve kapıda bekleyen e-muhtıra … iktidar için tam bir demokrasi bayramı; bütün darbeciler, post modern darbeciler ve darbeye teşebbüs edenler yargılanıyor. Ana muhalefet partisi için davalar ise, duygusal gelgitler söz konusu. Bazı davalar olmalı, bazıları ise yanlış anlama!?

Üzerinde sis bulutlarının olduğu noktalar açısından irdelemek istiyorum, konuyu. Şöyle ki; darbeleri yargılayabiliyorsak demek ki, darbeci baskıların söz konusu olmadığı bir siyasi atmosfer ortamındayız. Bu durumda darbelerin sonucu olan bir anayasa ile yönetilmiyor olmamız gerekir. Darbe eseri olan bir anayasanın bir ve birkaç maddesini değiştirerek darbecilerin yargılanmaya çalışılmasının sonu belirsizlikler sonucu birkaç yıl sonra sanıkların salıverilmesi ile sonuçlanması ve bir anlamda darbecilerin aklanması anlamına da gelir. (Çevik Bir’in basına sızan ilk ifadesinde de yaptıklarının yasalar gereği olduğu beyanı da bu nedenledir.)

Yukarıdaki durum hedeflenmiyorsa eğer, neden yeni anayasa yapım süreci bu kadar belirsiz ve özellikle gündem dışı? Her fırsatta kötülenen darbe ürünü anayasanın imkanlarından(!) vazgeçilemediği için mi? Veya başka bir açıdan bakalım; yasalarda bir-iki maddenin değişimi ile işler yoluna giriyorsa bu kadar emekli insanın yargılanmasına, kamuoyunun gündeminin işgal edilmesine değer mi?! İktidarın bu sorulara mazereti; muhalefet partilerinin tavrı olacaktır. Ama hala kendi yeni anayasa modelini toplumuyla paylaşmamış bir partinin muhalefet partilerini öne sürmesi inandırıcı olamaz.

Toplum mühendislerinin biz yönetilenleri oyalama-uyutma senaryolarından bir perde belki de bu süreç. Bizim gibi ülke sistemlerinin; halklarının itaatini sağlamak ve bazı hazımsızlıkları gidermek için belli aralıklarla birikmiş artıkları temizlemesi gerekir. Eskimiş yüzlerin, deşifre olmuş yöntemlerin modernize edilmesi gerekir ki toplum, sorunlara değil sorunların kaynaklarına ulaşmadan yeni siyasetler ve o siyasetlerin sorunları ile bir süre daha oyalansınlar. Bizim ülkemizde genellikle bu süreçler on yıllık periyotlarla bu tarihe kadar gelebilmiştir. İhtiyaçlar doğrultusunda ve yeni sürecin yönetenlerinin performansı bu on yılın daha uzun veya daha kısa olmasında belirleyici olur.

 Toplumun muhalif duygularının biraz da kahramanlık özlemlerinin tatmini için bu periyotların değişim kahramanları(!) geride kalan dönemin mağdurları olur, genellikle. Bu kahramanlar kendilerine sunulan koltuklara oturana kadar, sistemle hasbi halleri sonucu o koltuklarda oturmanın şartlarını, adabını ve olmazsa olmaz dokunulmazlarını öğrenirler. Arka kapıların ardında bu dokunulmazlarla ilgili sadakatlerini gerekli yerlere(?) belirttikten sonra artık ülkeyi teslim alabilirler. Tabiidir ki bu önemsiz(!) ayrıntıları arkalarından sürükledikleri halkla paylaşmanın gereksiz kafa karışıklığı olacağı için haberi olmaz, süreç tarafından hazır hale getirilmiş yeni kahramanın taraftarlarının.

Böylelikle halk sorunların kaynağının sistem değil de sistemi devralanlardan kaynaklandığını düşünür. Çünkü sorunları çözmek için başa gelenler, mağduru olduklarını söyledikleri-o koltuklara oturmalarını sağlayan sorunların sahibi olur ve o sorunların nimetlerinden faydalanmaya başlarlar. Bizlerde iktidar olmanın bu kahramanlarımızı değiştirdiğini düşünürüz. Asıl olan ise, sadece biz halkın belli zamanlarda belli sorunlara verdiğimiz tepkilere karşı, farkında olmadan siparişini verdiğimiz kuklalarımızın boşalan koltukları doldurmasından başka bir şey değildir.

Gerçek bir değişmenin-gelişmenin bazı delillerinin olması gerekir. En azından iktidara talip olanların seçim meydanlarında özellikle vurguladıkları çarpıklıklarda değişimi sağlamaları beklenir, iktidar olduklarında. Adaletsiz gelir dağılımından şikayetçi idi, bu günün iktidarı. Ülkeyi devraldıklarından bu güne kadar (dünya düzenine uyumu nedeniyle olsa gerek, uluslararası kuruluşlardan alınan olumlu notları saymazsak) işsizlik oranında bir değişme olmadı. Olan sadece daha çok yükselen oranları, devraldıkları noktaya çekmek. Bahsi geçen ekonomik büyüme ise toplumun şişirilen ‘gelişen ülke’ balonu sonucunda halkın kredi kartları ile yaptıkları alış-veriş sonucu zenginin daha zenginleştirildiği bir ekonomi. Yapılan araştırmalar, açıklanan istatistikler orta sınıf ve fakir kesimin alım gücünün iktidarın koltukları devraldığı noktanın altında olduğunu ispatlıyor.

İktidar ikinci dönem seçimlerde halktan oy isterken, özellikle inanç özgürlüğü ve Kürd sorununu çözeceği vaadini meydanlarda haykırıyordu. O meydanlardaki vaatleri hatırlayanlar, bugünkü iktidarın bu konuda bilgisiz değil isteksiz ve sorunların sebebinin iktidar olduğunu anlayacaktır. Geriye bakıp bugünle karşılaştırdığımızda değişen tek şey üniversitelerde hakkımız olan başörtüsünün takılabilmesi ama ‘kamusal alan’ denilen noktada bir gelişme yok. Kürd sorunu da aynı şekilde, sadece -sınırları nasıl konulmuş çözmesi zor olan- bazılarının bu sorun hakkında her şeyi konuşabilen, bazılarının ise bu konuda her adımının suç olduğu bir noktada duruyoruz.

Yine seçim meydanlarında verip-veriştirdikleri dünya zorbaları, emperyalistlerle bugün geçmişten daha ileri bir düzeyde fikir ve çıkar birlikteliği içinde hareket ediliyor. Ara sıra çıkan sorunlar bizim ülke yöneticilerinin boyundan büyük pay istemesinden kaynaklanıyor! Ülkenin dış politikası tamamen emperyalist düzenin beklentileri doğrultusunda şekilleniyor. Dünyada müttefiklerimiz dün de Amerika ve Avrupa (çıkarları) idi, bugünde yine Amerika ve Avrupa. Onlar değişmediğine göre değişen bizim ülkenin yöneticilerinin söylemleri.

Bu yaşanan süreç bana bunları düşündürüyor, belki de bir komplo teorisidir bu fikirlerim, karar okuyucularındır.


***

Hafta sonu içişleri bakanının bir ziyaretinde kendisini karşılayanlar arasından bir vatandaşın ‘sizi gördüğüme çok sevindim’ sözlerine karşılık bakanın ‘nerden anlayacağım sevindiğine, hadi takla atsana……hadi oynasana’ ifadelerini kınıyorum. Bu durumun fark edilip basında bile söz konusu olmasına rağmen başbakanın gereğini yapmamasını kınıyorum, bu olay bir kez daha halkın; iktidarın gözündeki değerini ortaya koymuştur.    

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.