Orhan MİROĞLU

Orhan MİROĞLU

Star Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

A+A-

Şimdilik bu kadarını biliyoruz, Hakkâri’den Dersim’e kadar, 1469 kişinin içinde gömülü olduğu 114 toplu mezar var.

Bunlar mezar filan değil, 1469 kişinin gömülü olduğu yerler, aslında birer ölüm tarlası.

Özellikle Dersim ve Bingöl’deki toplu mezarların, 1999 yılı ve sonrasında başlayan geri çekilme sırasında meydana gelen katliamlarla oluştuğu tahmin ediliyor.

Bazı toplu katliamların geri çekilemeyen veya geri çekilmek ve bulunduğu bölgeyi terk etmek istemeyen gerilla gruplarına ait olduğu bilgisi var.

Lakin, gerilla taktikleriyle mücadele eden bu grupların toplu ölümleri, sanki salgın bir hastalığa yakalanmış insanların ölümü gibi gerçekleşmiş olamaz.

Kuşkusuz gerillaların bu kadar kitlesel ölmelerinin sebebi salgın bir hastalık filan değildi. Bu büyük rakamlar JİTEM komutanlarının iddia ettiği gibi karşılıklı mukatele sonucu da gerçekleşmiş olamaz. 1999’daki geri çekilme sırasında, bu insanların çoğu pusuya düşürüldü ve kitlesel imhaya uğratıldı. PKK kaynaklarına göre geri çekilme sırasında hayatını kaybedenlerin sayısı 400-500 kişi civarındaydı.

Bu toplu ölümlerin bir kısmı, PKK içinde geri çekilmenin tartışıldığı ve bazı grupların geri çekilmeye ikna edilemediği zamanlarda gerçekleşmiş olabilir. Bu bakımdan, çarpışarak hayatını kaybetmiş değil, Öcalan’ın çağrısı üzerine savaşı yeniden kendi içinde tartışan ve savaşıp savaşmayacağına henüz kesin karar verememiş gerilla birliklerinin garip bir şekilde, sığındıkları mağaralarda, kamplarda, imha edilmesi söz konusudur. Ölüm tarlalarına gömülmüş herkes için durumun bu olduğunu söylemiyorum, ama yüzlerce insanın hayatına mal olmuş bir imhanın sözkonusu olabileceğini düşünüyorum.

On yıl sonra, yeniden kazılan toprakların altından çıkan kemikler DNA tesbiti için adli tıpa gönderiliyor. Rutin bir işlem..

Toprak kazılıyor önce ve kime ait olduğu bilinmeyen kemikler torbalara doldurulup Adlî Tıp’a yollanıyor. Adlî Tıp bu çalışmayı hangi koşullarda sonuçlandıracak, bu konudaki evrensel standartlara ve hukuka ne kadar sahibiz, o da belli değil.

TBB’nin toplu mezarlar için açıkladığı raporda, mağdurların çoğunun hâlâ konuşmaya ve ilgili makamlara başvuru yapmaya cesaret edemediği yazılıydı.

Anlaşılan öldürüldükten sonra bu ölüm tarlalarına gömülenlerin DNA’ları tesbit edilse bile, cesetlerden geriye kalan kemikler yine sahipsiz kalacak.

Bir şey daha söylüyordu rapor. “Veda Hakkı” tanınmamıştı kimseye. Yani ölüye bir mezar hakkı, ölüye son kez elveda demek hakkı..

Bir vakitler dağlardan toplanan cesetler, şehir merkezlerine getirilir, teşhir edilirdi. 1991 yılına kadar, bu teşhir edilen cesetlerin arasından kendi yakınını teşhis etmeye kimse cesaret edemezdi.

1991 yılında HEP İl Başkanı Vedat Aydın ve arkadaşları gidip Bingöl’ün dağlarından, öldürülen gerillaların cesetlerini aldılar ve Lice’ye gömdüler.. Cesetlere sahip çıkma zamanının bu hadiseden sonra başladığını söylemek yanlış olmaz.

Yolu sevgili Vedat Aydın açtı. Şimdi herkes o yoldan yürüyor, ölüsüne veda edemeyenler, yıllar sonra mezar hakkı talep ediyor..

Demokratik Toplum Kongresi 20 şubatta ikinci İnanç Çalıştay’ı düzenledi.

Çalıştay’a katılan farklı inançlardan-dinlerden delegeler, “inançsal ve kültürel değerlerimizi yaratan kişiler” olarak tanımlanan bazı şahsiyetlere mezar hakkı talep etti. Bu talep diğer haklı taleplerle beraber sonuç bildirgesinde de yer aldı.

DTK’nin bildirgesinde şu isimler geçiyor: Pir Sultan Abdal, Seyit Rıza, Şêx Said. Said-i Nursi, Xelef Beg ve İsa Zatte..

Xelef Beg ve İsa Zattê’yi herkes tanımaz, ama diğer şahsiyetler tanınıyor.

Ben size izninizle Xelef Beg ve İsa Zattê’den söz edeyim. İkisi de Midyatlıdır. İsa Zattê Süryani halkın liderlerindendi. Sevilen, fikirlerine itibar edilen, saygın bir insandı..Bilindiği kadarıyla devlete karşı vuku bulmuş hiçbir kalkışmaya ve isyana adı karışmış değildi..

Xelef Beg Midyatlıydı ve İsa Zattê’nin de dostuydu. Midyat’ta yaşayan Müslüman bir halk olan Mıhallemilerin miriydi. Xelef Bey, benim dedem Hasan Bey’in de kardeşiydi.

Dedesi Xelef Bey’in adını taşıyordu. Kaderi de onun kaderine benzedi. Daha ortada Cumhuriyet’i kuracak olanlar filan yokken Xelef Beg’in dedesi Osmanlılar zamanında Diyarbakır Zindanı’na atılmış ve orada zehirlenerek öldürülmüştü. Osmanlıların zehirlediği Xelef Bey’in Halil ve Muhammed adında iki oğlu vardı. İsa Zattê’yle beraber öldürülen Xelef Bey Muhammed Bey’in oğludur. Xelef Bey’in kardeşi İsmail Bey’i İttihatçılar sığındığı ve benim doğduğum köy olan Keferhavar’da yakalayıp kafasını kestiler. Babası Hacı Muhammed Bey, Mardin Cezaevi’nde tutukluydu. Oğlunun kesik başını cezaevine götürüp gösterdiler. Hacı Muhammed Bey, bu acıya dayanamadı ve orada öldü.

Xelef Bey, Mardin Cezaevi’nden babasını ve kardeşini kaybetmiş olarak çıktı.

Birkaç yıl sonra da, İsa Zatte Ebu Gebro, Azizê Mehmedo ve İsayê Hamo’yla beraber, Diyarbakır’a götürülmek üzere tutuklandılar.

Diyarbakır’a varmadan da yolda öldürüldüler. Bu toplu cinayetin, tahminî olarak Savur Köprüsü’ne yakın bir yerde işlendiği ve öldürülenlerin oralarda bir yerde gömüldüğü sanılıyor. İsayê Hamo ve Azizê Mehmedo’nun cesetleri bir şekilde teslim alınmış, ama İsa Zatte ve Xelef Bey’in öldürülüp gömüldükleri yer bilinmiyor. Ortada isyan filan yok. Suç ta yok.

Öldürdüğü insanların hesabını bile bilmeyen ama, bildiklerinin de gömülü olduğu yeri gizlemiş bir devletimiz var bizim.

Şimdi devletten bize elindeki belgeleri, bilgileri vermesi talep ediliyor. Kimin nasıl ve nerede öldürülüp toprağa gömüldüğünü, bir tek devlet biliyor çünkü.

Yüzyıllar sürmüş bir kâbustan uyanır gibiyiz. O toprakların tarihi, kültürü, edebiyatı, ve yaşanan acı hatıralarla yüzleşmek ve hâlâ devam eden yası paylaşabilmek için sempozyumlar, konferanslar yapılıyor.

Artuklu Üniversitesi, Kaymakamlık ve Belediye’nin de katkılarıyla, 7 ekimde Midyat’ta bir sempozyum düzenliyor. Çok önemli bulduğum bu sempozyumun detaylarına aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz. http://symposium.kadimakademi.org/

Taraf

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.