1. HABERLER

  2. DOSYA

  3. Başkanlık Sistemi: Otoriter mi, demokratik mi?
Başkanlık Sistemi: Otoriter mi, demokratik mi?

Başkanlık Sistemi: Otoriter mi, demokratik mi?

Türkiye’deki anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları Almanya’da da yakından izleniyor. Türkiye uzmanları, DW Türkçe’nin bu konudaki sorularını yanıtladı.

A+A-

Türkiye'de demokratik, yeni bir anayasa ihtiyacı uzun zamandır dile getirilen bir konu. Ancak bu anayasanın gerçekleşmesi yönünde yeterli adımlar şimdiye değin atılamadı. 1 Kasım seçimlerinin ardından AKP'nin yeniden tek başına iktidara gelmesi ile birlikte yeni anayasa talebi bir kez daha ülke gündemine geldi.

AKP hükümeti yeni bir anayasa için parlamento çalışmalarını ve destek görüşmelerini sürdürürken Cumhurbaşkanı Erdoğan da hemen hemen her açıklamasında başkanlık sistemine evrilmesi gereken bir anayasadan bahsediyor. Hatta Erdoğan, üniter devlette de başkanlık sistemi olabileceğini belirterek tarihte Hitler Almanyası örneğini vermiş, yoğun tepki almıştı. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada Erdoğan'ın sözlerinin çarpıtıldığı belirtildi. Bu tartışmanın ardından Erdoğan şimdi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında parlamenter sistemini örnek aldığı ve daha sonra yarı başkanlığa geçen Fransa'yı işaret etti. Cumhurbaşkanı, Türkiye’de parlamenter sistemin fetiş haline getirildiğini ve başkanlık sisteminin Türkiye’nin ihtiyaçlarını bugünden daha iyi karşılayacağını savundu.

'Erdoğan'ın başkanlık sistemi demokratik değil'

Basel Üniversitesi'nden Sosyal Politikalar Profesörü Bilgin Ayata, gerekli hukuki zemin sağlandığı takdirde parlamenter sistemin de başkanlık sisteminin de demokratik olabileceğini söylüyor. Ancak Ayata, ne yeni anayasanın ne de Erdoğan'ın öngördüğü başkanlık sisteminin demokratik ihtiyaçlara cevap verebileceğini savunuyor.

Bilgin Ayata bu çerçevede "Başkanı kontrol eden, düzenleyen mekanizmalar var. Mesela Amerika'da bu çok güçlüdür. Böyle bir sistemin istenilmediği zaten hükümet tarafından dile getirildi yani örnek olarak Hitler Almanyası gösterildi; Amerika gösterilmedi. Ayrıca başkanlık sistemini getirmek için her türlü yolun denendiğine şahit olduk. 7 Haziran seçimlerinin tekrarlanması bile bununla birebir ilgiliydi" diye konuşuyor.

Ayata, HDP'nin yeni anayasa sürecine katılımına dair yaşanan tartışmaların, geçmişten bu yana temel bir sorun teşkil eden 'ötekilerin hakları' konusunda umut vermediğini de ekliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'de başkanlık sistemine geçilmesini savunuyor.

Otoriterleşmeye karşı, demokratik bir anayasa

Humbolt Üniversitesi'nden siyaset bilimi uzmanı Prof. Dr. Silvia von Steinsdorff, Türkiye'deki mevcut anayasanın askeri darbe döneminden kaldığını ve otoriter özellikler taşıdığını belirterek, Erdoğan da dâhil bunun zaman zaman yürütme erki tarafından kullanıldığını ifade ediyor. Bu nedenle uzman, ister parlamenter ister başkanlık sistemi olsun otoriterleşmeye karşı en iyi çözümün demokratik, güçlü bir anayasadan geçtiğini söylüyor.

"Yeni anayasa yapıldığı takdirde, sistemde güçler ayrılığı dengesi varsa bana göre başkanın oynayacağı rol de bir problem teşkil etmeyecektir. Dünyada, demokratik şekilde işleyen çok sayıda başkanlık sistemi mevcuttur. Yani rollerin dağılımından çok, paketin bütünü önemlidir " şeklinde konuşan Steinsdorff sözlerini şöyle sürdürüyor: " Eğer anayasal kurumlar karşılıklı kontrol ve denge mekanizmasını işletebilirse, parlamento yeterince güçlü olursa o zaman başkan da dengede ve güçlü olur. Ancak yaptığı açıklamalara bakarsak, Cumhurbaşkanı Erdoğan işin bu kısmıyla o kadar ilgilenmiyor. Mizahi bir deyişle, neticede hangi anayasa olursa olsun dikkate almak istemediğinden onun için pek bir şey fark etmiyor."

AB, Türkiye ilişkilerine pragmatik yaklaşıyor

Demokratikleşme çerçevesinde Türkiye AB ilişkilerini de değerlendiren von Steinsdorff, AB'nin Türkiye'de demokrasi için çaba sarf eden ve Avrupa kurumlarına inanan kesimleri hayal kırıklığına uğrattığını belirtiyor. Uzman AB'nin Türkiye ilişkilerine dün olduğu gibi bugün de pragmatik yaklaştığını savunuyor.

Steinsdorff,"AB'nin şu andaki tutumunun Türkiye'de artan anti demokratik uygulamalara olumsuz etkiler yaptığını düşünüyorum. Türkiye’de demokratikleşme konusunda çabalar sürerken AB bunu önemsemedi, takdir edip yeterli desteği sunmadı. Şimdi ise birden bire Türkiye'yi yeniden gündemine aldı " diyor. Siyaset bilimi uzmanı, AB’nin mülteciler konusunda yaptığı anlaşma ile Erdoğan ve diğer politik kurumları desteklemeye başladığına ve demokratikleşme konusunda hiçbir talepte bulunmadığına dikkat çekiyor. Steinsdorff, bu nedenle AB'nin yeni anayasa üzerinde yapıcı bir etkisi olmayacağını kaydediyor.

AB, Türkiye'deki demokrasi ve insan hakları sorunlarını görmezden gelerek göç krizi konusunda anlaşma sağladığı gerekçesiyle eleştirilmişti.

AB insan hakları konusunda samimi değil

Bilgin Ayata da Türkiye'de demokrasi yanlılarının artık AB'yi insan hakları ve değerleri konusunda samimi bulmadığını aktarıyor. "7 Haziran'da bir seçim tablosu ortaya çıktı ve çok bariz bir şekilde sadece seçim sonuçları beğenilmediği için hükümet tarafından ikinci kez seçime gidildi " diyen Ayata, seçime gidilmeden birkaç gün önce Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye'yi ziyaret ettiğini ve seçimlere dair herhangi bir eleştiride bulunmadığını söylüyor. Bunun muhalefet ve demokrasi yanlıları tarafından Almanya ve AB çerçevesinde Erdoğan ve uygulamalarına destek olarak değerlendirildiğini belirten Ayata AB’nin demokrasi perspektifinde ciddi sorunlar yaşadığının da altını çiziyor. Uzman: "Avrupa çetin bir sınav veriyor; İslamofobi olsun, ırkçılık olsun, mültecilere karşı tutum olsun. Yani buradaki eşitsizlik çok açık, AB, kendisi için vaat ettiği demokrasi ve insan haklarını başkaları için sergilemediği gibi uygulamadığını da gösteriyor" şeklinde konuşuyor.

©Deutsche Welle

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.