1. YAZARLAR

  2. M. Latif YILDIZ

  3. Barzanî, Diyarbekir ve Şıvan
M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

sorgu / yuksekovahaber
Yazarın Tüm Yazıları >

Barzanî, Diyarbekir ve Şıvan

A+A-

     “Barzani ve Rojava” başlıklı makalemde Barzani ailesine duygusal sevgi, saygı ve bağımı ifade etmiştim. Barzani ismi Kürd tarihinde ve özgürlük hareketinde geçmişten günümüze her Kürd’ün yüreğinde yer aldığı bir gerçek.

     En az Barzani kadar Kürdlerin yaşamımda önemli bir yer tutan Şıvan Perwer’le de önemli duygusal bağlarım var. 1980, 1990’lı yıllarda sitranları ile Kürd hareketine önemli bir ivme kazanmasına, toplumun, özellikle gençlerin kanını tutuşturan özgürlük sanatçısıydı.

     Şıvan’ın; Kine Em, Halepçe, Ey Fırat, Megri Daye, Baran Bari, Herne Peş, Lo Mamo, Serhıldan, Xezal, Xanıma Mın vb. stranlarını dinlediğimde doyumsuz zevk alırım. Uzun yolculuklarda arabanın teybine CD’sini koyduğumda saatlerce bıkmadan dinlediğim için birlikte seyahat edenlerin rahatsız olduklarının farkındaydım, ama elden bir şey gelmiyor.

     parça Kürdistan’da 7’den 77’ye kadar her yaşta kürdün kalbinde yer edinen ve Kürd özgürlük hareketine katkıları nedeniyle iki Kürd şahsiyetini yorumlamak zor. 1950’lı yıllarda çocukluğumla başlayan, 1970, 1980 ve 1990 yıllarında gençliğim, orta yaşım ve bugünüme uzanan bu serüveni ve bu iki şahsiyeti yazmak hiç kolay olmuyor/olmayacak.

     Son bir haftada yapılan bilgi, haber, yorum ve makale kirliliği sonucu doğrusu neyi, nasıl yazacağım karamsarlığı içinde bocalarken en iyisi açıklamalar ışığında, TV ekranları ve internet sitelerine yansıyanları yazmakla şimdilik yetinmek istedim.

     Şunu ifade edeyim ki 10 yılda 10 sefer Diyarbakır’a giden ve ilk kez Diyarbakır Belediyesini ziyaret eden Başbakan Erdoğan’ı Kürdler gerektiği gibi ağırladı. Defalarca Diyarbekir (Diyarbakır) newrozlarına davet edilen Irak Kürdistan Federe Yönetim Başkanı Mesud Barzanî ve Şıvan Perwer davetlere icabet etmezlerken; Başbakan’ın davetine geldiler. Buna rağmen Diyarbekirliler ikiliyi Erdoğan’ın değil, kendi konukları olarak kabul ettiler. Ve Kürdler geleneksel misafirperverliğe yaraşır karşılama ile Barzanî ve Şıvan’ı coşku ile ağırlayarak sürece pozitif bir atmosfer kattılar.

     21 yıl sonra Barzanî, 37 yıl sonra Perwer’in Kürd halkının temsilcilerinin davetine icabet etmemeleri Kürdlerin gönlünde kırılganlık yaratmışsa da Türkiye Kürdleri bunu bir sorun yapmadı. Öyle ki Türkiye hükümetinin izlediği politikalar sonucu bölgede yalnızlaştığı bir süreçte; Türk – Kürd barış sürecine zemin hazırlayan atmosferi yine Kürdler yarattı.

     Nitekim bu atmosferin getirdiği ivme ile Irak Kürd Federe yönetimi Başkanı sıfatı ile Barzanî yaptığı konuşması barıştan yanaydı. Barzanî’nin, “Erdoğan’ın Erbil’e gelişinde Kürd inkârını kaldıran hareketi oldu” derken; adeta bu davete niçin icabet ettiğini üstü örtülü açığa vuruyordu. Tabii işin içinde liderlik, ekonomik, petrol ve gaz da önemli bir yer tutuyordu.  

     Barzani’nin: “Ortadoğu’da birlikte yaşamanın zamanı geldi. Savaş denendi, kimseye bir yararı olmadı. Türk – Kürd gençlerinin bir biriyle savaşmasının anlamı kalmadı. Başbakan Erdoğan’ın cesurca ‘barış’ temelini attığı için teşekkür ediyoruz. Savaş kolay, barış zor bir yoldur, ancak birlikte inşa ederek yeni bir tarih oluşturabiliriz.” Ve “yaşasın barış”, “yaşasın özgürlük” diyerek anlamlı mesaj vermesi gelişi öncesi tedirginlikleri kısmen bertaraf etti. Ancak, ilk gün başbakan ile yaptığı görüşmeden; ikinci gün Diyarbekir Belediye Başkanı Baydemir’i ziyaretinden sonra Baydemir dile getirdiği halde; Rojava konusunda tek kelime etmemesi dikkat çekici en önemli gelişmeydi.

     Başbakan Tayyip Erdoğan ise duygusal bir konuşma yaptı. Erdoğan’ın konuşmasında Mesud Barzanî’yi hitap ederken; “Sizin şahsınızda Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimiz…” diyerek ilk kez “Kürdistan” kelimesi kullanması konuşmasının en çarpıcı yanıydı.

     Biz ezelden, ebede kardeşiz. Sadece yol arkadaşı, pazara kadar değil, mahşere kadar beraberiz. Türk Kürtten, Kürt Türkten ayrılamaz. Asimilasyon politikasına son verdikçe hep birlikte yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz. Cezaevlerin boşaldığı, dağlardan gençlerin indiği bir olduğu, beraber olduğu bir Türkiye olacak” diye üstü örtülü af için mesaj verdi. Bismil’deki konuşmasında ise “tekler” ile yeniden siyaset ve seçim kulvarına döndü.     

     16 ve 17 Kasım’da Türk, Kürd, Ortadoğu ve Dünya medyasının büyük ilgisini çeken tarihi görüşme ile ilgili yorumuma gelecek olursam:

     Yıllarca “aşiret ağası” denilerek küçümsenen, “peşmerge” denilerek kendilerince hakaret ettiklerini sanan Türk devlet ve hükümetinin Mesut Barzanî’yi resmen Diyarbakır’a davet etmesi Türkiye’nin, Kürdlere bakışının değiştiğinin işareti mi? Yoksa PYD’nin kanton tarzı yönetimini içine sindirmeyenlerin bin yıllık “böl, parçala yönet” geleneksel siyasetin bir parçası mı? Önümüzdeki günlerde bunun işaretlerini göreceğiz. Dilerim “Kürdistan” söylemi Kürdleri bir vadiye sıkıştırma politikası değil, önemli bir değişimin ipuçları olsun.

     Dilerim AKP’nin gizli gündemi ve Kürdler için tarihi bir şahsiyet olan Barzanî buna alet etmezler. Zira Barzanî ailesinin Kürdler üzerinde tarihi bir prestiji var. Dilerim günü kurtarmaya yönelik olmasın. Düne kadar terörist, eşkıya, aşiret reisi dedikleri Barzanî’ye bugün lider ve sürece önemli bir aktör gözüyle bakan Kürdleri kazanmaya yönelik olsun.

     Dilerim yıllardır 4 parçada Türk, Acem, Arap tarafından şiddet, inkar ve imhadan başka hiçbir tutum içine girmeyenler sıkıştıkları için sopa yerine havuç uzatmıyorlardır. Zira tehdit, bölme, sindirme, inkâr etme miadını doldurdu. Gün Kürd’ü samimi kazanma günüdür.

     Kürdler Diyarbakır’da bana göre “barış” ve “süreç” adına Erdoğan ve Barzanî’ye karşı gösterdikleri kardeşlik ile 16–17 Aralıkta Diyarbakır’da samimiyet testini geçtiler.

     Bu buluşma zulme karşı çıkışın bir işareti oldu. Çöktü, bitti denilen sürece psikolojik destek oldu. AK Parti ve hükümetin somut adımlar atmasına yol açan bir sıkıştırma oldu.

     Yok, Diyarbakır gündemi Rojava’da PYD’nin önünü birlikte kesmek ve de Öcalan karşısına Barzanî’yi öne çıkarma gibi bir plan ise bu planın tutmayacağı, sadece PYD değil, Kürdlere, özellikle Barzanî’ye zarar vereceğini geçmiş tecrübelerden çok iyi biliyoruz.

     Barzanî’nin Diyarbakır ziyareti Kürdler açısından, zamanlaması kuşkulu; Erdoğan’ın iktidarı taktiği olsa da. Bölgede BDP gerisinde kalmayı içine sindirmediği için (ki o mesajı da  ‘Doğu ve Güneydoğu’da yeni bir tek partiye müsaade etmeyiz’ diyerek verdi) Barzanî’nin Nakşibendî yanından faydalanarak dindar ve tarikat cenahı, küçük Kürd partilerini yanına çekerek BDP’nin oy oranını çözmeye yönelik bir hamle; Kürd siyasetini köşeye sıkıştırarak barış süreci için zaman kazanma kuşkusu varsa da bu saatten sonra başarıya ulaşmaz.

     Şıvan Perwer meselesine gelecek olursam: Daha dün “Orada Kürd sorunu var. Ben ondan ayrı değilim. Bu sorun sadece Şivan’ı sevmekle çözülmez. Orada bir halk var. İnsanlar onun yüzünden hapse girdi, dışlandı, gurbette kaldı, öldü. Hükümet dönmemi istiyor. İyi ama benim kürdüm ne olacak” demişti. Şimdi süreç Rojava ile sarsıntı geçirirken. Değişen ne oldu diyenlere 17 Kasım’da Şıvan’ın basın toplantısında döktüğü gözyaşları sanırım daha fazla memleket hasretinden uzak kalamadığı anlamını çıkarmaları gerekmiyor mu?

     Mesud Barzanî, Başbakan ile baş başa ne konuştu bilmiyoruz. Ama baba Molla Mustafa gibi yüz yıllarca Kürdlerin kalbinde yer tutmak istiyorsa dilerim Erdoğan’a Kürd sorununu çözümüne yönelik doğru telkinlerde bulunmuştur. Süreç Kürdlerin omuz omuza birlik olma günüdür. Barzanî Federe Kürdistan’da seçimle iş başına gelmiş, bütün Kürdlerin gönlünde yer etmiş önemli bir lider, bir aktör ve bir şahsiyettir.

     Barzani, Türkiye’de BDP, Suriye’de PYD’nin elini zayıflatacak; Erdoğan önerilerini petrol, gaz, boru hattı ve liderlik uğruna feda edecek biri olmaz. Barzanî, Irak’ta ulus-devlet kurma hayali ile diğer Kürd hareketlerine uzak dursa lehine değil, aleyhine olur. Dilerim böylesi karanlık bir arka plan ve strateji yoktur. 16 – 17 Kasım’ın Kürd - Türk, Kürd – Acem, Kürd- Arap kardeşliğini pekiştiren önemli bir gün olarak tarihte geçmesi dileğiyle; “barış” ve “sürece” ivme kazandırması için elimizden geleni yapmalı ve dua etmeliyiz diyorum.

 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.