1. YAZARLAR

  2. Ali BAYRAMOĞLU

  3. Barış ipi ortada kalmasın…
Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU

Karar
Yazarın Tüm Yazıları >

Barış ipi ortada kalmasın…

A+A-

Yıllar ve nesiller bir hüküm verir.

 
Güneydoğu'da 6-7 vilayette 25 yaş altı nüfus, çoğunluğu fersah fersah aşıyor. PKK'nın ilk eyleminden bu yana yaklaşık 30 yıl geçti. Bu iki kanatlı genç nüfus Kürt çatışmasıyla büyüdü. Güneydoğu'nun yoksul ve gergin köylerinde, ilçelerinde, illerinde gençlerin sosyalleşmesi ve siyasallaşmasının temelinde PKK var.
 
Bu gerçek çıplaktır.
 
Adını koymak gerekirse bu sosyalleşme ve siyasallaşma Kürt olmanın politik koşullarıyla ilgilidir. Bu koşullar bir yandan milliyetçi bir pistte hareket etmekte, öte yandan ne denli görmezden gelinirse gelinsin önemli ölçüde Kürt siyasi hareketi tarafından taşınmaktadır. Ana dilde eğitim ve özyönetim gibi talepler ile Kürt siyasi hareketinin statüsüne ilişkin istekler tümüyle iç içe geçmiş bir görüntü sunuyor.
 
Bunlar subjektif tespitler değil.
 
Bugün devletin geldiği nokta da burası…
 
İmralı'yla masaya oturulması, talepler ve düzeltmeler ve silahların geri çekilmesi üzerinde yürüyen müzakere, devletin de bu gerçeği adım adım sindirmeye başladığının göstergesidir.
 
Bu adımın toplum tarafından da benimsendiği, bir beklenti haline dönüştüğü ortadadır. Milliyetçi öfke yerini adım adım çözüm arzusuna, demokratik olgunluğa bırakmaktadır.
 
Çıkılan bu yolda duraklamalar olabilir, küçük geri dönüşler de olabilir, ancak bu yol dışına ve tersine gidiş artık mümkün değildir.
 
Paris'teki cinayetlerin ve muhtemel benzer olayların tesirinin sınırlı olacağı bir aşamada bulunduğumuzu ummak gerekir.
 
Farkındalığı sağlayan, hem toplum hem devlet için siyasi ve demokratik aklı kaçınılmaz kılan başka gelişmeler de var. Kürt sorunu daha çetrefil hale geliyor, hızla bölgeselleşiyor.
 
Nitekim, Ortadoğu'da dört ayrı ülkeye dağılmış durumda olan Kürtler hemen her yerde yeni siyasi arayışlar içinde. Pek çok gözlemci, Ortadoğu açısından 21. yüzyılı Kürt yüzyılı olarak tanımlamaya başladı bile. Ortadoğu'nun içine girdiği muhtemelen 1. Dünya savaşında çizilen sınırların değişmesini içerecek devasa sarsıntı artık Kürtlerin açık oyuncu oldukları, pay peşinde koştukları bir süreç.
 
Bu durumda Türkiye'nin Kürt meselesi sadece Türkiye'nin meselesi olmadığı gibi, Türkiye'nin sorunu sadece kendi Kürtleriyle olan meselelerden ibaret değil.
 
Siyasi ve demokratik aklı kaçınılmaz kılan işte bu tablodur.
 
İç ve dış dinamikleriyle, sosyolojik, siyasi ve uluslararası boyutlarıyla bu tablonun yok olmayacağı, bu varlığın buharlaşmayacağı açıktır…
 
Peki ne olmalı?
 
Her şeyden önce Kürt siyasi hareketi, ayaklanma, şiddet, meydan okuma gibi tarz ve araçları terketmelidir. Bunlar yerine özgür ifade ve örgütlenmeye sarılmalıdır.
 
Bunun gerçekleşmesi iki şey gerektirir:
 
1. Kürt hareketi ve toplulukların bu yöndeki iradesini...
 
2. Devletin yasal düzenlemeleri, siyasi bakışıyla bu imkanı vermesini, hatta zemin hazırlamasını…
 
Demokratik ve uzlaşmacı siyaset işte bunun adıdır.
 
Türkiye bugün Kürt hareketi, basını, Kürt ve Türk kamuoyu, devletiyle bu eşikte…
 
Bu güzergahtan çıkılmaması hemen her aktörün fazladan çabasını ve hassasiyetini gerektiriyor.
 
Bilmek gerekir ki, Paris cinayetlerinden sonra yapılan, karşı tarafı, olağan şüphelileri suçlayan açıklamalar, barış sürecine o cinayetlerden daha çok zarar verebilir.
 
Kimse ucuz ve popülist siyasete sığınmasın…
 
Sığınanlara da kimse prim vermesin…
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.