1. YAZARLAR

  2. Zülfikar Furkan

  3. “BABA LÜTFEN BANA ZAMAN AYIRIR MISIN”?
Zülfikar Furkan

Zülfikar Furkan

Yazarın Tüm Yazıları >

“BABA LÜTFEN BANA ZAMAN AYIRIR MISIN”?

A+A-

 

 

 İnsan; tarih bilincine sahip, zaman içinde yaşayan geçmişin yükünü taşıyan ve geleceğe yönelen bir varlıktır. Dünya serüveni kısacık olan insan bu kısa süre içerisinde yükselebileceği en üst seviyeye erişebileceği gibi düşebileceği en alçak noktaya da yuvarlanabilir. … Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra aşağıların aşağısına çevirdik…(Tin Suresi 4-5) Yeryüzünde yaşayan canlılar içerisinde kendisine muhakeme ve irade gücü verilmiş tek varlık olan insan bu bilinci çoğu zaman unutabilmekte veya ihmal etmektedir. Günlük hayat meşgaleleri içerisinde asli görevimizi unutarak faydasız işlerin peşine düşebilmekteyiz. Modern çağın paradokslarından sayılan boş vakit veya kafayı dinleme anlayışı asli görevimizi ihmal edecek boyutlara ulaşmışsa orada durup düşünmek gerekir. “Size geceyi örtü, uykuyu dinlenme (vasıtası) gündüzü de çalışma zamanı yapan Allah'tır.” (Furkan 25)

 

İnsanın asli görevi zihnini duru tutabilmek ve huzuru elde edebilmek için kulluk vazifesini kusursuz yerine getirmelidir. Bedenini formda tutmak ve sağlıklı kılabilmek için de dinlenmek zorundadır. Zihin ve beden arasındaki paralelliği gereği gibi sağlayabilen kişiler mutlu ve huzurlu olabilirler.

 

Teknoloji çağından bilgi çağına geçiş yaptığımız günümüzde insanların çoğu zihinlerinde biriken sorunları ve sıkıntıları aşabilmek için yaşadıkları mekânları değiştirme ihtiyacı hissederler. Mekân değişikliği ile sıkıntılarından az da olsa kurtulurlar. Bu değişiklik hissi kontrol edilemeyecek boyutlara eriştiği zaman çok vahim sonuçları beraberinde getirebilir. Yaşanılan şehrin değiştirilmesi, arabanın, evin, işin hatta bazen de eşin değiştirilmesine kadar uzayıp gidebilmektedir. Günümüzün moda deyimiyle tatil yapmak; gezip eğlenmek, sınırsız alışveriş yapmak, yiyip içmek, ve sosyal hayattan tamamen kopmak anlamında kullanılmaktadır. "De ki: Yeryüzünde gezin de, Allah'ın mahlûkatı ilk önce nasıl yarattığını görün."[Ankebut 20], "De ki: Gezin yeryüzünde de bakın, görün önce gelip geçenlerin sonları neye varmış ki onların çoğu müşrikti."[Rum 42) 

 

Tatil hiçbirşey yapmamak, yatmak değildir. Okuma, fikir ve zikir zamanıdır. Tatili bir iş değişikliği, bilgi ve görgüyü artırma ve yaşanılan ortamı değiştirip farklı işler yaparak dinlenme şeklinde anlayabiliriz. Yoğun iş stresinden kurtulmak için daha sakin ve doğal ortamlara yönelmek kalp ve beden sağlığımız için yararlı sonuçlar doğurabilir. Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et.(İnşirah-7) 
Bir insanın hiçbir iş yapmaksızın boşu boşuna oturması veya dinini ya da dünyasını ilgilendirmeyen işlerle meşgul olması düşünce sakatlığına akıl zayıflığına ve gafletin insanı esir almasına işarettir.

 

Yanı başımızda bizimle beraber yaşayan nice kişi ve değeri ihmal ederek kendi kişisel rahatlık ve keyfimizin derdine düşmüş durumdayız. Eşimiz çocuğumuz anne ve babamız yoğun iş temposu içerisinde çoğu zaman ikinci plana ittiğimiz ilgilenemediğimiz veya vakit ayıramadığımız kişiler sınıfına girmekteler. Bununla ilgili olarak aşağıdaki anekdotu paylaşmayı uygun görüyorum.

 

Profesör sınıfa girip karşısında duran öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra "Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi.

Kürsüye yürüdü kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu.

Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar. Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova küçük taş çıkarttı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak büyük taşların arasına yerleşmesini sağladı.

Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu.
Bir öğrenci "Dolmadı herhâlde" diye cevap verdi.

"Doğru" dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşların arasına döktü.

Gene öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar. "Güzel" dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşaltı.

Sonra öğrencilerine dönerek "Bu deneyin amacı neydi" diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye cevap verdi.

"Hayır" dedi profesör bu deneyin esas anlatmak istediği "Eğer büyük taşları baştan yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamazsın" gerçeğidir".

Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti: "Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız eşiniz sevdikleriniz arkadaşlarınız eğitiminiz
hayâlleriniz sağlığınız başkalarına faydalı olmak onlara bir şey öğretmek.. Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi belki birkaçı belki hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha koyamazsınız.

            Kafayı dinlemek adına ihmal ettiğimiz bunca değeri görmezden gelerek har vurup harman savurmak gafletine düşmememiz gerekir. Yorucu bir çalışma dönemimden sonra ruhumuzu ve bedenimizi dinlendireceğimiz tarihi ve doğal mekânları ziyaret edip geçmişi düşünmek, yeni dostluklar ve arkadaşlıklar edinmek en büyük amaç olmalıdır. Yıl boyunca ihmal ettiğimiz aile bireyleriyle yakından ilgilenmek, onların sorunlarını çözmek mutluluklarını paylaşmak tatilin en büyük keyfi olsa gerek. Düşünce dünyamızı aydınlatacak, ufkumuzu açacak yeni bilgiler edinmek için de okuma faaliyetlerini de yoğunlaştırmalıyız. En hareketli yıllarımızı beraber geçirdiğimiz eski dost ve gönüldaşlarımızı ziyaret ederek aradaki samimiyeti ve dostluğu pekiştirmeliyiz. Aynı sofrayı paylaştığımız kardeşlerimizden bu dünyadan göçüp gidenlerin geride bıraktıkları eş ve çocuklarının kapılarını çalıp ihtiyaçlarını görüp onlara desteği de unutmamalıyız. Sınırlı zaman diliminde yaşayan bizler de sevdiklerimizi dünyada bırakıp ebedi tatile her an çıkabiliriz…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.