1. YAZARLAR

  2. Davut Hoca

  3. AYNI TAS AYNI HAMAM
Davut Hoca

Davut Hoca

Yazarın Tüm Yazıları >

AYNI TAS AYNI HAMAM

A+A-

 

Zamanında, Edirne’de tarihi bir hamam varmış. Eskiden işe yarasa da sonraları bir harabe haline gelmiş. Bakımsızlıktan serserilerin, sarhoşların akşam durağı olmuş. Hamam değerli bir mevkide bulunuyormuş. Vakıf malı olan bu hamamı kurtarmak için, vakıf idarecileri harekete geçmiş. İncelemelerden sonra hamamın yeniden yapılması gerektiğine karar verilmiş. İşi alan ustabaşı masrafları hesaplamış ve anlaşmışlar. Fakat usta bir kurnazlık düşünmüş. Yıkıp yeniden yapması gereken hamamın kırık dökük yerlerini bir tamirden geçirmiş. Hamama yeni görünümünü vermeye çalışmış. Boya ve badanadan sonra vakıf heyetini çağırmış. Heyet, hamamı gezerken üyelerden açıkgöz biri sağda solda eski tasları görmüş. Kubbedeki çatlaklar da gözünden kaçmamış tabii. Adam, ustanın hilesini anlamış. Elindeki taslarla heyete gelerek: ‘Vakıf işi hile götürmez beyler, burada yeni hamam yapıldığı falan yok. Siz de görüyorsunuz ki taslar eski, kubbeler çatlak! Yani sizin anlayacağınız burası eski tas eski hamam’ demiş.

Bu mesel üzerinden, yaşadığımız şu yeryüzünde olup bitenlere bir bakalım. Bakarken dünü ve bugünü birlikte düşünelim. Değişen ne var dünyada, zaman ve zeminden başka? Şu yakın zamanda gördük, Firavun tekrar işbaşında. Ve işte yine zamanın Firavunu masum ve pırıl pırıl gençleri hiç yoktan sebeplerle darağacında ölüme gönderiyor, dün olduğu gibi. Yüce Kelamda; ‘Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.’(Kassas/4) Yani anlayacağınız, Mısır aynı mısır, firavun aynı firavun.

Dün zindanlarda Yusuflar vardı, bugün yine zindanlar Yusuflarla doldu taştı. Gayrimüslim ve Müslüman ülkelerde, sadece ve sadece inancını yaşamaya çalıştığı için, yalnızca Allah’a kul olduğu, kula kulluğu kabul etmeyip inancını ayakta tuttuğu için ve Hz.Yusuf(as) misali; "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.’(Yusuf/33) haykırışıyla zindanlara atılan çok sayıda mazlum ve mustazaflar var. Dün Yusuf’un kardeşleri onu kuyulara atarak kurda kuşa yem etmeye yeltenirken bugün İslam coğrafyasında Ümmetin tüm kardeşleri arasında kin ve husumet ayyuka çıkmış vaziyette. Kardeş olması gereken, birlik olması gereken, yekvücut olması gereken halklar ve ülkeler birbirlerini tüketmek için akıl almaz bir hezeyanla didişip durmaktalar. Yani anlayacağınız Yusuf aynı Yusuf, zindan aynı zindan.

Yeryüzünü kana bulayan, Ümmet coğrafyasında taş üstünde taş bırakmayan, nesli ve mahsulü tarumar eden canilere, conilere bakılırsa yaptıklarını şu ayette geçtiği gibi izah ederler; ‘Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler’.(Bakara/11) Bunu yaparken de Dünya üzerinde göstermelik birçok kurum ve kuruluşları öne sürerek dünyanın gözünün içine baka baka yalan ve iftiralarına tüzel bir kişilik de kazandırırlar. Dünya huzuru ve barışı için(!) toplantı üstüne toplantı, konferans üzerine konferans yapar, bildiri üstüne bildiri yayımlarlar. Yeryüzü imara, hayata açıldı açılalı bunların hali böyle, yani anlayacağınız haçlı aynı haçlı.

Dünya gezegeninde, tüm fitneyi çıkaranları gördüğünüzde küfrün tek millet olduğunu Yaradan’ın şu buyruğundan da anlıyoruz; ‘Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez’.(Maide/51) Bugün dahi dünya Müslümanlarına yapılan tüm komplolardan sonra, çıkarak hep birlikte aile fotoğrafı çektirmeleri, bir dünya küresi etrafında ellerini birleştirerek üstelik Müslüman görünümlü ve Müslüman ülkelerin liderliklerini ellerinde bulunduranların da katılımıyla dünyaya verdikleri mesaj, Yüce Yaradan’ın Yüce Kelamını bir kez daha doğruluyor, yani anlayacağınız küfür aynı küfür.

Dün Kerbela neyse bugün Irak aynı Kerbela. Yine Müslüman kanı oluk oluk, yine Müslüman coğrafyaları işgal ve zulüm altında, yine kâfir ve münafık ele ele omuz omuza ve yine Müslümanlar bölük pörçük. Yine gaflet ve hıyanet aynı fotoğraf karesinde. Değişen sadece ve sadece isimler ve cisimler. Dün Hariciler neyse bugün tekbir getirerek Müslüman kanı döken harici zihniyetli Müslüman kılıklı caniler aynı cani. Başkasına ait bir hurmalıktan bir hurma yemenin haram olduğunu söyleyip Hz. Ali’yi hakkın tarafı gören hamile bir bayanın karnını deşerek çocuğunu çıkarmayı gözlerini kırpmadan yapabilecek zihniyette olan karanlık ve şeytani zihniyetler aynı zihniyet. Yani anlayacağınız fısk ve fücur aynı fısk ve fücur.

Dün filleriyle Kâbe üzerine yürüyerek onu yıkmayı amaç edinen ve Yaradan’ın ‘Onların üzerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdiği’(Fil/3) zihniyetle bugün kendi projeleri olan birtakım haydut çetelerini yok etme bahanesiyle Ümmet coğrafyasındaki tüm kutsal mekânlara bomba yağdırarak onları yerle yeksan eden zihniyet aynı zihniyet. Çünkü onların İslami hiçbir mekâna, değere tahammülleri yoktur. Onlar, yeryüzünde İslami ve insani tek bir iz, tek bir alamet, tek bir emare kalmayıncaya kadar mücadele etme konusunda ahitlerini yerine getirmekte kararlılar. Kendilerince tanrıyı kıyamete zorlayarak mutlu sona ulaşmak istemektedirler. Bu mutlu sonun başlangıcını ise, Müslümanlar kendi kanlarında boğuluncaya kadar Müslüman öldürmekle olacağını düşünmekteler. Yani anlayacağınız ebreheler yine aynı ebrehe.

Dün, iman etmiş toplulukları küfre ve fitneye sürükleyen Samiriler neyse bugün de Ümmet coğrafyasında küfür ve fitne ateşini alevlendirmek isteyen Samiriler vardır. Dün, samiri buzağı heykelini yaparak tüm toplumun buna tapmasına gayret gösterdiği gibi bugün de ırki, mezhebi, etnik putlar yaparak bu putlara tapılmasını isteyen samiriler türedi. Yaradan’ın sadece ve sadece insanların birbirilerini tanımaları için halkettiği ırkları, bugün ayrılık gayrılık vesilesi kılmak isteyen putperestler var. Yani anlayacağınız samiriler yine aynı samiri.

Dün, Yaradan’ın lanetine uğrayacak kadar İslam’a ve Müslümanlara kin duyan ve Yaradan’ın hiçbir buyruğunu içlerine sindirerek yerine getirmeyen, aksine, Yüce Kelamın; ‘Andolsun, Biz İsrailoğulları'ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.’(Maide/70) Ayetinde de belirtildiği gibi birçok peygamberi katleden Yahudi, bugün de Filistin topraklarına bir gecekondu mantığı ve oldubittiyle yerleşip İslam’ın ilk kıblegahı ve Mescid-i Haram’dan sonra kutsalı olan Mescid-i

Aksay’ı işgal edip yakıp yıkmanın yollarını arayan, kumsalda oyun oynayan çocukların üzerine bomba yağdıracak kadar canileşen Yahudiler, bilindik vaziyetlerinde devam etmekteler. Yani anlayacağınız Yahudi aynı Yahudi.

Dün, karısıyla beraber Hz. Peygamber’e eziyet etmek için fırsat arayan, öz amcası olduğu halde ona muhalefette kimsenin kendisine yetişemediği, o kadar azılı müşrik varken Kur’an’da kendisinden özel olarak bahsedilen ve adına sure indirilen, bu surede kendisinden ‘Ebu Leheb’in elleri kurusun. Kurudu da! Ne zenginliği ve ne de kazandığı ona fayda vermedi! Alevli bir ateşe maruz kalacaktır o! Onun karısı da odun hamalı olarak! Boynunda hurma lifinden bir ip olduğu hâlde!’(Tebbet/1-5) şeklinde esefle bahsedilen Ebu Leheb vardı, şimdi ise yine kendi öz ırkından, milletinden olan, Hz. Peygamberin yanı başında, Allah’ın evinin gölgesinde yaşadıkları halde, Ümmetin azılı düşmanlarına yar olup Müslümanlara ve mazlumlara düşman olan Ebu Lehebler var. Yani anlayacağınız Ebu Leheb aynı Ebu Leheb.

Dün, Hz.Lut’un(as); "Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."(Araf/80,81) Şeklinde ilahi ihtarına ve ‘onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu, günahkârların uğradıkları sona bir bak işte.’(Araf/84) Akıbetine uğrayan, fuhşiyatın en ahlaksızlığına batmış kavmi vardı, bugün bu hasletin dünya çapında artık meşruiyet kazanmış hali vardır. Yani anlayacağınız fuhşiyat aynı fuhşiyat.

Dün, okçular tepesini terk ederek dünya ganimetlerine meyleden, bir ticaret kafilesi geldiğinde Hz. Peygamber’i(sav) mescitte yalnız bırakarak dünyalık heyecanına kapılan, zenginleştikten sonra Hz. Peygamber’in(sav) dizinin dibinden ayrılarak artık mescide uğramamakla birlikte malının zekâtı istendiğinde benden haraç mı istiyorsunuz noktasına geldikten sonra artık verdiği halde zekâtı alınmayanlar vardı. Ve bugün artık sapla samanı karıştıran, faizi normalleştirip hayatının bir parçası haline getirerek kanıksayan, rehavetin dibine vuran, hayatında her türlü nimet ve rahatlığa ülfet peyda edip artık duyarsızlaşan, İslam’ı, İslam’ın şartlarına hapseden, her mevzuda fetva verecek kadar ahkâm kesip sosyal medyalarda allame kesilen biz Müslümanlar varız. Dün ve bugün arasında çok fazla bir fark yok. Yani anlayacağınız aynı tas aynı hamam…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.