1. YAZARLAR

  2. Hayrettin KARAMAN

  3. Anarşi demokrasi mi oluyor?
Hayrettin KARAMAN

Hayrettin KARAMAN

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Anarşi demokrasi mi oluyor?

A+A-

AK Parti iktidarını bütün demokrasilerde geçerli ve meşru olan yollardan düşüremeyeceklerini anlayan 'müzmin ideololjik muhalifler' son çare olarak bir şeyleri bahane edip sokağa dökülme, kimileri tencere tava çalma, kimileri yakıp yıkma, kimileri devletin güvenlik güçlerine karşı yaralayıcı, hatta öldürücü eylemlerde bulunma yolunu seçmiş bulunuyorlar. Mısır'daki olaya 'darbe' diyemeyenler, Esed'e 'zalim ve haksız' diyemeyenler, her türlü vesayete kapalı demokratik bir anayasaya 'Evet' diyemeyenler bu eylemlere de 'anarşi, suç-isyan, meşru olmayan eylem, demokrasiye aykırı tutum…' diyemiyorlar. Bunu diyemedikleri gibi bir de meşrulaştırma çabasına düşerek kırk dereden su getiriyorlar.

Neymiş?

Demokrasi sandık değilmiş, çoğunluğun iradesi yeterli değilmiş, yönetimde (kararda ve icrada) mümkünse bireye kadar inerek sormak, herkesin görüş ve talebini almak ve bunları yönetime yansıtmak gerekirmiş… En geniş manada sorma ve danışmaya karşı değilim, ama devlet yönetiminde birkaç partinin ortak iktidarı bile ayak bağı olurken sokakları meclis yapmanın yönetimi nasıl bir çıkmaza sokacağını da düşünmek gerekiyor.

Bu anarşi avukatlarına göre iktidar, Gezi eylemlerinde demokrasiye ve insan haklarına aykırı davranmış, orantısız güç kullanmış, bu 'sokak demokrasisine' müdahale etmemesi, iktidardan rahatsız olanların sokakta serbestçe eylem yapmalarına izin vermesi, bu da yetmez 'onların istediğini vermesi' gerekirmiş.

Bu anarşi avukatlarına göre ortalığı yakıp yıkan anarşistler demokratik haklarını kullanıyorlarmış ve -sıkı durun- 'iktidarı düşürmek maksadıyla yasak eylem yapmak suç değilmiş', böyle bir suç yokmuş.

Yüksek tahsil yapmış, bazıları akademik titr sahibi olan bu anarşi avukatlarına şaşmak gerekebilir, ama ben şaşmıyorum; çünkü bilgi ve diploma başka, ahlak başkadır. İdeolojik muhalefet ve taassup vicdanlarını karartmış olan kimseler, ord. profesör de olsalar onlardan hayır gelmez.

Yassıada mahkemelerinde bilirkişi ve şahid olarak dinlenen nice hukuk profesörünün utanç verici davranışlarını unutmadık.

Hürriyet insan gibi insanlar içindir. İnsanlığı (ahlakı) eksik olanlar için hürriyet daha çok ve daha rahat zarar verme aracıdır. Düşünme ve düşünceyi açıklama hürriyeti, basın yayın hürriyeti adına gazetelerde yazan, radyo ve televizyonlarda konuşan, sosyal medyayı kullanan birçok kimsenin ne kadar zararlı bilgi kirlenmesine sebep oldukları gözler önündedir. Demokrasilerde bunlara karşı önleyici tedbirlerin alınması imkansız gibidir, ama 'Gezi olaylarında bir kadını zırhlı aracın ezdiği haberini resimli olarak yayan' bir kimseyi düşünün, bu ve benzerlerinin yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Siyasilerin ahlak kuralları ile sınırlı olmayan açıklamaları ve konuşmaları ülkede olup biten şeylerin doğru bilinmesini ve anlaşılmasını engelliyor. Siyasilere, yazarlara çizerlere itimad eden halk kitleleri yanlış bilgiler, zararlı kanaat ve duygular edinerek birbirlerine karşı öfkeleniyor, kinleniyor, patlamaya hazır hale geliyor ve bazen de patlıyorlar.

Ülkemiz maddi kalkınma hamlesinden önce manevi kalkınma hamlesine muhtaç görünüyor. Manevi kalkınmadan maksadım 'insanı insan yapan ahlak değerlerini' elde etme çabasıdır. Ailelerin ve yöneticilerin böyle bir ihtiyacı herşeyden önce derinden ve şiddetli olarak hissetmeleri gerekiyor.

Ağzını açan 'insan haklarından' söz ediyor. Üzerinde ittifak edilmiş bulunan insan haklarını kim gerçekleştirecek, kim uygulayacak, kim haklıya hakkını verecek? İnsan değil mi?

Eğer biz insan haklarının yanına 'insan ödevlerini' koymazsak, ahlak eğitimiyle 'insanlık ödevleri' şuurunu yaygınlaştırmazsak o insan hakları kâğıtlarda yazılı kalmaya mahkum olur ve oluyor da. 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.