1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Ali Bulaç: Kürtlerin seçenekleri
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Ali Bulaç: Kürtlerin seçenekleri

A+A-

Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan bölge düzeni değişiyor. Siyasi rejimler yanında siyasi haritalar da değişecek, dahası henüz Batı tipi ve ulus devlet merkezli başka bir örgütlenme modeli geliştiremediğimiz için beşeri harita da bir değişime uğrayacak. Yazık ki bunun acılı olacağı anlaşılıyor. Her irili ufaklı savaş veya iç çatışma yüz binlerin, milyonların yer değiştirmesine yol açıyor.

Yeni haritanın ilk görünen aktörü Kürtler. Bunda en ufak bir tereddüt yok. Araplar, Türkler ve İranlılar gibi özerk ve giderek bağımsız bir siyasi entite olma yolunda dev adımlar atıyorlar. 2003’ten başlamak üzere bölgede ve elbette en başta Irak ve Suriye’de vuku bulan altüst oluşlar Kürtlerin önünü açtı. Öyle de olsa, bölgenin tarihsel mirası, kırılgan yapısı, karmaşık demografiği ve içine düştüğü sosyo-politik kaos hiçbir şeyi tam kalıcı olarak güvenli kılmıyor.

      Kürtler tamamiyle bunun farkında. Geçen yüzyılda bağımsız devlet olmalarına fırsat verilmemişti, dört parçaya ayrıldılar, şimdi iki parça özerkleşmiş durumda, Irak parçası bağımsızlık zamanının geldiğini düşünüyor, Mesud Barzani ihtiyatlı bir dil kullanarak bunu telaffuz ediyor.

      Diğer etnik ve siyasi gruplar gibi Kürtler de bu dünyanın uzayında herkesten ve her şeyden yalıtılmış bir galaksi olmadıklarına göre hem bölge halkları ve ülkeleriyle, hem küresel aktörlerle daimi ilişkiler içinde olacaklar. Tam bağımsızlık, ulus devletin yerel, bölgesel ve küresel aktörlere egemenliğin bir bölümünü devretmek zorunda kalmasıyla anlamını kaybetti. Böyle bir dünyada Kürtler de tam bağımsız olmayacaklar; bu geçmişte kaldı. Önemli olan paydaşlar ararken yarı sömürge olmamak ve yeni çatışma potansiyellerine fırsat vermemek. Teorik olarak Kürtler şu seçeneklerden birinde karar kılabilirler:

      a) Tam bağımsız ve birleştirilmiş Kürdistan düşüncesi;

      b) Bölge ülkelerinin aleyhinde olmak üzere küresel güçlerle ittifaklar kurmak;

      c) Bölge ülkelerinden biriyle işbirliği yaparak var olmak;

      d) Bölge ülkeleriyle yeni ve büyük bir entegrasyon kurmak; ittihad içinde özne olmak.

      Tam bağımsızlık olan (a) şıkkının neredeyse imkansız olduğunu belirttik. (b) Şıkkı bugünkü rejimler işbirlikçi konumunda olsalar da, orta ve uzun vadede bölge halklarıyla çatışmayı göze almayı gerektirir. Bölge halkları derken iktidar elitleri dışında kalan Kürtlerin toplumsal merkezlerini de buna katıyorum. Dolayısıyla bu seçenek ne Kürtlere ne bölgeye huzur ve mutluluk getirir. (c) şıkkında zikrettiğimiz “bölge ülkelerinden biriyle iş tutarak var olma” seçeneğini bugün en çok dillendiren Türkiye’nin muhafazakar aydınları ve ittihatçı siyasetçileridir. Bunlara göre eninde sonunda bir Kürt devleti kurulacaktır, öncülüğünü Türkiye üstlensin. Önce iki, sonra üç ve belki en sonunda dört parçanın bir araya geleceği Büyük Kürdistan, Türkiye’nin koruyucu kanatları altında var olsun. Uzak mesafeden Kıbrıs’a benzer gibi.

       Bu politik stratejinin temelleri 1974’lerde atılmıştı. 1978’de PKK’nın kuruluşu, 1984’te başlayan silahlı mücadele, 1990’larda Turgut Özal’ın bu yönde sağladığı motivasyon ve olayların kontrollü gelişimiyle bugün geldiğimiz noktada mevcut iktidar da bu fikre yönelmiş bulunuyor.

      Birçok yapı gibi Ortadoğu’nun otokton ve mağdur halkı Kürtler için mevcut statünün yani “eski halin muhal olduğu”nu düşünenlerdenim. Defalarca dile getirdim: Bölgede Türk’ün, Arab’ın ve İranlı’nın hakkı ne ise Kürd’ün de hakkı o kadardır. Kim kavmine, etnik grubuna neyi layık veya hak olarak görüyorsa, Kürtler de kendilerine aynısını layık ve hak olarak görüyorlar.

     Ancak petrol kuyuları ve ulusal stratejik hesaplara dayalı (c) şıkkı hem Türklere hem Kürtlere huzur ve mutluluk getirmeyecektir. Çünkü bölgenin diğer ülkeleri buna razı olmazlar, küresel güçler ise hiç imkan tanımak istemezler. Uzun vadede petrol hırsı ve ulusal çıkar hesabı sadece devletler ve hükümetler arasında değil, Müslüman halklar arasında da yüzyıllara yayılan husumetlerin ve düşmanlıkların yayılmasına sebebiyet verecektir.

      Siyasi ve beşeri haritaların değişmekte olduğu bu zamanda bölge halklarının tamamı için çıkar yol (d) şıkkında zikrettiğimiz ittihattır. Hepimiz birlikte, kardeşçe ve hukuk içinde var olmalıyız.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.