1. YAZARLAR

  2. Etyen Mahçupyan

  3. AKP’ye gerçekçi bakış
Etyen Mahçupyan

Etyen Mahçupyan

Akşam Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

AKP’ye gerçekçi bakış

A+A-

 

 Siyasî hareketleri liderler etrafında kenetlenmiş kişiliksiz bloklar olarak görmeye epeyce yatkın bir siyasî analiz anlayışımız var. Kemalist cumhuriyet rejiminin bu bakışı rasyonel kıldığı tabii ki doğru…
 
Sivil siyaseti askerî ve bürokratik vesayet altında tutan, siyasetin sınırlarının devletçe çizildiği bir sistemde gerçek anlamda siyasî partilerin doğup yaşaması pek gerçekçi değil. Bu nedenle Türkiye’de ana akım siyaset hep güçlü liderler üretme kapasitesi ile ölçüldü ve başarısı da bu yeteneğine bağlı oldu. Parti içi siyaset fikir tartışmalarını değil, parti içi iktidardan dışlananların alternatif lider çıkarma çabalarını yansıttı. Siyasetin devlet gölgesinde kaldığı bu yapıda toplumsal temsil de doğal olarak bir derinliğe ulaşmadı. Partiler popülizme kaydılar, halkın farklı kesimleri ise kimliklerinden ve tepkisel duygularından hareketle saf tuttular.
AKP bu tabloyu bozan ilk siyasî harekettir. Bu partiyi iktidara taşıyan ve orada tutan süreç, bir yandan devletin siyaset üzerindeki hegemonyasının kalkmasını, diğer yandan siyasî partiler ile toplum arasında ilk kez gerçek bir bağın oluşmasını ifade ediyor. Dolayısıyla hareket alanı genişleyen ama aynı zamanda bu alanı toplumun talepleri ve kaygıları çerçevesinde yönetmek zorunda kalan bir iktidardan söz ediyoruz. Diğer taraftan bu yetenek tarihsel olarak mevcut değil. Böyle bir deneyim zenginliği yok… Nitekim bugün muhalefet partilerinin şaşkın davranışları ve çoğu zaman kendilerine zarar verdiği açık olan ideolojik konumlara sıkışmalarının nedeni bu…
 
Hükümet ise bu yönde şaşırtıcı bir başarı profili çiziyor. Unutmamak gerek ki, AKP hızla değişen ve hızla genişleyen bir taban üzerinde yükseliyor. İslami kimliğin temsili ile orta sınıfların geleceğe taşınması ve yerel burjuvazinin küreselleşme yolunun açılması çakışmış durumda. Bu durum geçmişte rastlanmayan geçişlilikler, kimliksel ve kültürel olanla ekonomik ve sosyal olan arasında melez konumlar yaratıyor ve bu karmaşık yapının siyasî taşıyıcılığını da AKP yapıyor. Sürekli değişim içindeki taban her an yeni toplumsal koalisyonlar yaratmayı, dolayısıyla parti iskeletini de hem sağlam hem esnek tutmayı gerektiriyor. Sonuç sosyolojik ve ideolojik dengelere çok hassas olan bir siyaset tavrının oluşmasıdır. Bu nedenle AKP genellikle birbirini tenzih eden ikili bir dil üretmekle kalmıyor, çoğu zaman dil ile uygulama arasında da mesafe oluşuyor.
 
AKP iktidarının zorlukları bununla sınırlı değil. Toplumu yönetmenin ötesinde devletin de yönetilmesi lazım… Çünkü artık ‘veri’ alınacak değil, inşa edilecek bir devlet var. Üstelik devlet kendisini ‘veri’ olarak sunduğunda bürokrasi içi gerilim ve çatışmaların alanı da yine devletin içinde kalıyordu ve geçmişten gelen belirli kodlara bağlıydı. Oysa bugünün bürokrasisi çok daha kaotik bir kurumsal siyaset ve dinamikle karşı karşıya… Bu nedenle iç parçalanmaların arttığı, bilgi akışına güvenin azaldığı, bürokrasi içi dengesizliklerin ürettiği önceden görülmesi zor kariyer işbirliklerinin oluştuğu bir sürecin içinden geçiliyor. Hükümet kendisine bürokrasi içerisinde ‘yandaşlar’, güvenebileceği kilit insanlar arıyor. Ancak tam güven duyabileceği kişi sayısı son derece sınırlı. Çünkü AKP’ye zemin sağlayan Milli Görüş hareketinin devletle ve memurlukla arası hiçbir zaman hoş olmadı ve bu kesimler ideolojik olarak da bürokrasinin dışında kalmayı tercih ettiler. Bugün iktidarın gücüyle AKP’nin bürokrasiye kendi insanlarını sokma yönünde bir avantajı olduğu ileri sürülebilir ve hükümetin de bunu teşvik etmesi beklenir. Ancak gerçekçi olarak bakıldığında henüz yolun ne kadar başında olunduğunu da görmek gerek: Devlet bürokrasisinde etkili olacak konumlara gelinmesi en az 10-15 yıl alabiliyor. AKP ise onuncu yılını yeni doldurdu ve 2009 yılında bile hâlâ bürokrasi içinde kotarılan bir darbe ihtimali ile karşı karşıyaydı.
 
Bütün bunların çok kritik bir anlamı var: AKP’nin bürokrasi nezdindeki yaptırım etkisi toplumsal gücünden geliyor ve tek bir seçim kazanamadığı takdirde bürokrasideki destekleri buharlaşabilir. Herhangi bir seçimde oyunun düşme trendine girdiğini ima eden bir gelişme yaşandığı takdirde, bürokrasi karşısında gücü sarsılacak ve büyük ihtimalle içten pazarlıkçı bir idari mekanizma ile uğraşmak zorunda kalacaktır. Öte yandan devleti yönetememenin bütün sorumluluğunun iktidara yıkılacağı, bununla baş etme zafiyetinin AKP’nin hesabına yazılacağı açıktır.
 
Kürt meselesi bu koşullar altında çözüme götürülüyor… Kıymetini bilelim.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.