AKP ve Erdoğan çizgisi demokrasiyi çürütüyor!
Milli irade diye diye yeri göğü inletenler sandıktan çıkan sonuçları geçersiz kılmak için savaş dahil her yolu deniyor. Yağmanın önündeki tek engel HDP ve Selahattin Demirtaş’ı saf dışı bırakmak derdindeler. Memleket yangın yerine dönmüş umurlarında değil.
Kürt meselesi gibi Cumhuriyet tarihinin en büyük sorunun seçim hesaplarına endeksleyenler gittikçe tırmanacak bir çatışma ortamı ve ürkütücü bir iç savaşın ateşine odun taşıyor.
Bugün gelinen noktada görülmesi gereken gerçek, Kürt meselesinin bir partinin seçim hesaplarına ayarlı çözülemeyeceği, devletin kalıcı stratejisinin devreye girmesinin şart olduğu yolunda. Meclis’in tüm ağırlığıyla devreye girdiği bir süreç başlamadıkça, demokratik çözüm olmaz.
TIPKI DARBE DÖNEMİ GİBİ...
Bugün gelinen noktada Meclis, Erdoğan’ın oyuncağı olmuş durumda. Milli iradenin tecellisi olması gereken kurum, varlıklarını Erdoğan’a borçlu kişilerin emir-komuta zinciri doğrultusunda parmak kaldırma işlevi gördüğü bir makine oldu.
Muhalefeti, meşru taleplerini yok sayan, “Dediğim dedik, çaldığım düdük” anlayışının hakim olduğu bu zihniyet, halkın parlamenter sisteme güvenini zafiyete uğratıyor.
Demokratik sistemin geleceği açısından en büyük tehdit de budur. Sadece Kürtler’in değil, halkın ekseriyetinin ülke sorunlarına demokratik sistem içinde çözüm bulma inancını yitirmesi ve alternatif çözüm yollarına yönelmesi.
Türkiye 12 Eylül darbesine böyle gitmişti…
Meclis’in kendi kavgalarından ülke sorunlarına çözüm bulamaması, siyasetin kendi derdinden ülke meselelerini çözmeye vakit ayıraması ve toplumun kamplara bölünmesi.
Meşru siyasetten umudunu kesen halk, güven arar.
Bu güveni Erdoğan’ın sağlayamacağı kesin..
DEMOKRATİK SÜREÇ TEHLiKEDE
Valilerin İçişleri Bakanlığı emriyle PKK kamplarına yönelik operasyonları engellediğine yönelik tutanaklar Genelkurmay arşivlerinde yerini koruyor. Çatışmanın şiddetlenmesi ve kentlere sıçraması durumunda dilin aşayiş diline dönüşmesi kaçınılmazdır.
Böyle bir ortamın söz sahibi elinde silah tutan olacaktır.
Ekonominin uçuruma yuvarlandığı, ülkenin önemli bir bölümünde güvenliğin ortadan kalktığı ve medyada bu tip haberlerin arttığı bir dönemde, Meclis’in işlevini yerine getirememesi, demokratik süreci çok ciddi tehlikeye atacaktır.
Abdullah Öcalan bu gerçeği çok uzun zaman önce İmralı’daki odasından görmüştü. AKP kadroları hala görmekte zorlanıyor.
Hile, baskı ve yasağın karıştığı olası bir erken seçimin Türkiye’yi götüreceği nokta da tam burasıdır.
Erdoğan ve AKP’nin politikaları, bir adım ileri iki adım geri atmaları, demokrasiyi tehlikeye atmakla kalmıyor, çatışmacı bir ortamın tırmanmasına neden oluyor.
Eski Genelkurmay Başkanları’nın “Kandil’i orduyla sarsak bile sonuç alamayız” dediğini hatırlarsak, demokrasinin ipine sarılmanın ve milli iradeye saygı göstermenin tek çıkış yolu olduğunu görürüz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.