1. YAZARLAR

  2. Zeki SAVAŞ

  3. AKP-DTP İttifakı
Zeki SAVAŞ

Zeki SAVAŞ

Zeki SAVAŞ
Yazarın Tüm Yazıları >

AKP-DTP İttifakı

A+A-

Türkiye'deki cari siyasete bakıldığında ve toplumsal taleplerin parlamentoya yansıyış tarzı incelendiğinde en muhtemel ve makul ittifaklardan birinin Ak Parti ile DTP arasında gerçekleşmiş olması gerekirdi. Her ne kadar mezkur iki partiden biri iktidarda, ötekisi muhalefette yer alıyor olsa bile, her iki parti de statükoya karşı muhalif duruşa sahiptir. Hedefleri, yönetim anlayışı ve temsil ettiği sosyolojik taban bakımlarından Ak Parti için 'muhalefetin iktidarı' şeklinde bir tavsif yapılabilir. Ak Parti iktidardır ama 'devlet'e karşı muhalif pozisyondadır.

DTP hem parti olarak muhalefettedir hem de Kürd sorununa ilişkin talepleri ve stratejileri itibariyle muhalefetin uç noktasındadır.

Bu iki partiye karşılık CHP ve MHP muhalefetin birinci ve ikinci partisi olmalarına rağmen, anlayış itibariyle devletçi ve devletten yanadırlar. İktidarda da muhalefette de olsalar devletçidirler, statükocudurlar.

Neticede zihniyet olarak parlamentoda grubu bulunan dört partiden ikisi muhalefeti, diğer ikisi geleneksel baskıcı devleti temsil ediyor. Böyle bir tablo karşısında Ak Parti ile DTP'nin yakınlaşması, bir çok konuda birbirine destek vermesi en normal olanıydı/olanıdır.

Söz konusu iki partinin muhalif duruştaki ortaklıklarının dışında AK Parti'nin Kürd sorununa çözüm bulma noktasında bugüne kadar hiçbir partinin ve iktidarın gündeme getiremediği, yapamadığı oranda bu konuyu gündeme getirmiş ve bir zamanlar hayal bile edilemeyen adımları pratikte atmış olması hususu bile tek başına bu iki parti arasında doğal bir yakınlığı sağlamalıydı.

Ergenekon olayının çözülmesi, kuşkusuz en çok Kürdleri ilgilendiriyor. Çünkü bu örgütün gadrine uğrayanların neredeyse tamamı Kürt idi. Kürtlerin düşmanı olan bir örgütün çökertilmesinde  Ak  Parti iktidarı birinci derecede rol sahibidir.

Kürtlerin yasadışı bir şekilde katline hükmeden subay ve generallerden bir çoğunun yargılanması, cezaevine konması, terfi ettirilmemesi ve en önemlisi de ordunun siyasetin dışına itilmesi, doğal olarak en çok Kürdleri ve Kürdlerin bir bölümünü temsil eden DTP'yi sevindirmeliydi. Kürdlere karşı işlenen cinayetlerin ortaya çıkarılması, asit kuyularının keşfi, yıllardır korkudan susmuş insanların çıkıp tanık oldukları zulümleri tek tek ifşa etmesi, AK Parti'nin sabırla izlediği olumlu siyasetlerin sonucuydu.

Ak Parti'nin Kürd sorununda yaptığı bir dizi yanlış da vardır. En son yanlışlarından biri KCK operasyonlarıdır. Ne ki, AK Parti'nin Kürd sorununda attığı doğru ve yanlış adımlar toplandığında doğru ve yerinde atılmış adımların önemli ölçüde ağır bastığını insaf sahibi insanlar kabul eder.

Peki Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir partinin cesaret edemediği oranda hem Kürd meselesini gündeme getiren hem de Kürtlere karşı cinayet işleyenleri deşifre edip yargı önüne çıkaran Ak Parti ile Kürdlerin haklarını savunan DTP arasında neden ittifak yerine çatışma var? Neden yardımlaşma yerine zıtlaşma var? Bu, kesinlikle normal bir durum değildir. DTP'nin birinci önceliği Kürd sorunudur. DTP'nin, bu soruna öncelik veren bir partiye yakınlaşması kendi önceliklerinin ve ortak aklın gereğiyken zıtlaşması ve husumeti tercih etmesi, hangi amillerle izah edilebilir?

En çok kapatılan bir çizginin partisi olan DTP'nin yine kapatma tehdidi altında yıllarını geçiren AKP'nin, parti kapatmayı zorlaştıran anayasa değişikliğine  en çok destek vermesi gerekirken özellikle bu maddeye destek vermemesi hepimizi düşündürecek kadar anormal bir durum değil mi? Birbirlerine en yakın olması gerekenlerin birbirlerine en uzak durmasının nedenleri siyasette mi, ideolojide mi, felsefede mi aranmalı?

Aynı sorular aynı şiddette olmasa bile, belirli ölçüde Ak Parti içinde sorulmalı. Mağdur olan Ak Parti, kendisi gibi mağdur olan DTP'ye daha yakın duramaz mıydı? Kürd sorununun çözümünde DTP'yi siyasi bir muhatap olma konumuna çekemez miydi? DTP'yi muhatap alarak, samimi bir yaklaşım göstererek Kürd sorunun çözümünde parlamentoda bir muhataplık oluşturamaz mıydı? Cesaretle başlattığı Kürd sorununun çözümünde bir ileri iki geri adım stratejisi yerine daha çok ileri bir strateji izleyemez miydi? DTP ile yakınlaşmaktan doğacak baskıları göğüsleyerek hem DTP'yi hem de Kürd halkını daha çok kucaklayamaz mıydı? Başbakan AK Parti içindeki Türk milliyetçileri ile MHP ve CHP'nin baskıları karşısında zaman zaman milliyetçi söylem ve eylemlere yönelmek yerine istikrarlı bir şekilde sorunun çözümüne dönük bir siyaset geliştiremez miydi?

AK Parti de gerektiği ölçüde DTP'ye yakınlık göstermedi ama DTP ile AK Parti'den hangisi daha çok ihtilaftan, zıtlaşmaktan ve çatışmadan yanadır şeklinde bir soru sorulsa, çoğunluğun cevabı DTP olur kanaatindeyim. Ak Parti bir anormal davrandıysa, DTP en az iki kez benzer bir anormal davranışı tekrar etmiştir.

Ak parti ile DTP arasında olması gereken doğal ittifakın yerine şiddetli bir ihtilafın olması üç sebeple açıklanabilir:

1-İdeolojik neden.

DTP, kökleri sosyalizme uzanan sol-milliyetçi bir ideolojiye sahiptir. Sosyalizm ve milliyetçilik, doğaları gereği din ile karşıtlık içerir. Ancak DTP'deki din karşıtlığı milliyetçilikten çok sol ideolojiden kaynaklanıyor.

DTP'nin Ak Parti ile çatışmasının birinci nedeni, kendisinin sol, Ak Parti'nin ise dindar/muhafazakar bir düşünceyi temsil etmesindendir. Eğer AK Parti'nin Kürd sorunu ile ilgili attığı adımları CHP veya her hangi bir sol parti atmış olsaydı, DTP o parti ile ittifak kurmak bir yana, onunla birleşmeyi dahi seve seve kabul ederdi.

2-DTP-PKK ilişkisi.

DTP, bağımsız politika ve strateji öreten bir parti değildir. Siyasetteki ana güzergahını PKK ve Öcalan belirlemektedir. Öcalan defalarca Kemalist ideolojiyi yeniden yapılandırma ve dini akımlara karşı Kemalist rejimle ittifak kurma arzu ve düşüncelerini açığa vurmuş birisidir. PKK'nin devlet ile çatışması tamamen milliyetçi bir temelde olup ideolojik değildir. Çatışma, milliyetler arası ilişkinin mahiyetindendir, ideolojiler arası ilişkinin mahiyetinden değil. PKK ve Kemalist devlet, aynı ideolojinin ayrı milliyetlerdeki yansımasıdır. Dolayısıyla DTP de aynı çizgide hareket etmek zorunda hissediyor kendisini.

Ak Parti ve DTP arasındaki ideolojik farklılık, bu iki parti arasındaki güç farkına da ideolojik bir anlam yüklüyor. İki partiden birinin yenilgi alması, ötekinin zafer kazanması, demokratik bir sistemdeki seçim yenilgisi ve zaferinin ötesinde bir ideolojinin yenilgisi, öteki ideolojinin kazanması olarak telakki ediliyor. Bu nedenden ötürü, ne pahasına olursa olsun, birisi ötekisinin kazanmasını ve başarısını kesinlikle istemiyor.

3-Parti çıkarı.

Genel olarak partiler kendi çıkarlarını, temsil ettikleri kesimlerin veya toplumun çıkarının önünde görür. Parti çıkarı ile toplum çıkarı çatıştığında, partinin çıkarı mukaddem sayılıyor.

Bu iki parti arasındaki bölgesel güç yarışı, toplumun yararına olan yakınlaşma yerine partilerin faydasına olan zıtlaşmayı tercih nedeni haline getiriyor.

Oysaki bütün bu olumsuz etkenlere rağmen, AK Parti'nin izlediği stratejiler ve oluşturduğu siyasal iklim, DTP'nin birinci önceliği olan Kürd sorununun çözümü için büyük bir imkan ve şans olarak telakki edilebilir. Ne ki, bu imkan ideolojik takıntılara kurban edilmektedir.

Ak Parti ile DTP arasında oluşacak bir yakınlaşma ve işbirliği, başta Kürd sorunu olmak üzere bir çok temel meselenin de çözümünde kilit rol oynayabilir. Böyle bir yakınlaşma veya böyle bir istem çok ters görülebilir ancak aykırı göründüğü kadar makul ve mümkün de gözükmektedir. Hatta makul olmanın ötesinde mecburiyetten söz edilebilir. Çünkü Ak Parti ile DTP arasında olması gereken ittifakın delilleri, var olan ihtilafın delillerinden çok daha güçlüdür.

fitrat.com

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.