1. YAZARLAR

  2. Davut Hoca

  3. AKILSIZ ZEKÂ BEYHUDEDİR
Davut Hoca

Davut Hoca

Yazarın Tüm Yazıları >

AKILSIZ ZEKÂ BEYHUDEDİR

A+A-

 

 

Akıllı olmak mı zeki olmak mı, akıl ve zekânın mukayesesi mümkün mü? Zekâ: beyin gücünü, kavramları kavramadaki ustalık ve çevikliği ifade eder, Zekâ, mantık, sağduyu, bilgi, ahlak, inanç bu bütünün parçalarıdır.

 

Dolayısıyla akıl bu parçaların sinerjisiyle büyük bir güç olarak ortaya çıkar. İşte insanoğlundaki bu gücü kullanma, değerlendirme, yönlendirme fonksiyonuna da akıl diyebiliriz.. Buradan anlaşılacağı üzere Akıl, zekânın yerli yerince, gereği gibi kullanılma gücü olarak ortaya çıkmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’e göre insanı insan yapan, onun her türlü fiillerine anlam kazandıran, Allah’ın emirleri karşısında yükümlülük (mükelleflik) altına sokan ve ona sorumluluk yükleyen akıldır. Aklı genellikle fiil halinde kullanan Kur'an âyetleri, akletmenin, yani aklı kullanmanın ve doğru düşünmenin önemine dikkat çekmektedir. ‘Akıl’ kalbin bir faaliyetidir. Kişi kalbinin bu faaliyeti sayesinde bir şey hakkında bilgiye ulaşır, o şeyle ilgili özellikleri korur, elde ettiği bilgileri inceler, yerine göre hatırlar, o şeyle ilgili şahitlik yapacak kadar kesin bir bilgiye kavuşur.

Aklın gereği gibi kullanılmaması, insanı hayvani dürtülere kadar düşürebileceği, ona Yaradanın bahşetmiş olduğu üstün fazilet ve üstünlükleri bertaraf ederek onu bu yüce ve eşsiz misyondan kopararak nerelere sürükleyeceği bugün örneğine çok rastladığımız durumlardır maalesef. Aklın baştan alınması, aklın çelinmesi, akıl tutulması, akıl etmeden hareket ve yaşam sürülmesi, insanı sadece ruhen değil, hatta ve hatta çoğu zaman şeklen bile insanlıktan edecek feci bir sondur.

Yaradanın bize Yüce Kitabındaki ayetlerinde sürekli olarak akıl etmemiz, aklımızı kullanmamız, düşünmemiz, tefekkür etmemiz üzerinde durması, aklın bizim için ne kadar ehemmiyetli olduğunun işaretidir. “Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmiştir. Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır.” [Nahl 12], “İbrahim: “Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?” dedi.” [Enbiya 66-7], “Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz?” [Kasas 60] “Kur’anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?” [Kamer 17] “Akledesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.” [Bekara 242] Yüce Yaradan’ın bu ayetlerinden anlaşılacağı üzere, insanoğlunun doğru yolda gitmesinin, kurtuluşunun, felahının, selametinin, özgürlüğünün, mutluluğunun tek çaresi gereği gibi akletmek, aklını kullanmak, akıllı olmaktan geçer. Diğer türlü akla aykırı yolların üzerinde şeytan oturmuştur. Aklın haricindeki tüm yollar helaket ve felakete gider.

Bugün insanlık aklını yitirmiş, akıl edemez, akıl erdiremez bir vaziyettedir. Yeryüzündeki kaosun, anarşinin, kargaşanın tek sebebi, insanoğlunun aklını kullanmamasıdır. Zalim aklını kullanmadığı için zulmediyor, zalim akletse zulmünün sonucunun onu nerelere götüreceğini elbette ki zulmetmez. Buradan da anlaşılıyor ki zeki olmak yetmiyor, o zekâyı aklın yönetmesi, yönlendirmesi gerekiyor. Tek başına zekâ, insanı, toplumları çıkmazlara sürükleyebilir. Ancak akıl, bu çıkmaza girmemek için en büyük rehberdir. Bu akla sahip olanları Rabbimiz Yüce Kelamında Temiz Akıl Sahipleri şeklinde ifade ediyor. “İşte bu (Kur`an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O`nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurmadır. ” (İbrahim Suresi, 52) “Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah`ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. ” (Zümer Suresi, 18)

Çevremizde birçok insan görürüz ki her bir işini en karlı, en menfaatli, en kazançlı bir şekilde yapmaya çalışır ve yapar. Her bir işe kafası çalışır, her bir soruna bir çözümü vardır, her bir derde bir deva bulur. Ancak bakarsın ki bu her şeye kafası basan, her mevzuda ahkâm kesen, her meseleye çözüm üreten adam, Rabbine karşı yapması gereken en önemli sorumluluğunu yerine getirmez, kendisinin yaradılışının tek gayesi olan kulluk vazifesine kayıtsız kalır. Sonra anlarsınız ki her bir telden çalan, on parmağında on marifet olan, her meseleye mutlaka söylenecek sözü olan o insanoğlu zekidir ancak akıllı değildir.

Akıllı olsa her bir haltı bilirken kulluğunu da ihmal etmez. Demek zeki olmak mesele değil, asıl akıllı olmak lazım. Ancak gelin görün ki bu vatandaşlar ‘aklımı seveyim’ deyip de bu vaziyetlerinden pek de memnundurlar. Hatta hani derler ya, şu orta yere tüm akılları bıraksalar, herkes yine aklını alır diye. Şimdi bunları yazarken aklıma bir fıkra geldi, müsaadenizle aktarayım; ayyaşın biri cami avlusunda oturmuş eğleniyor, o sırada caminin açık olan kapısından içeriye bir inek dalıvermiş. Tabi bu duruma kızan cami cemaatinden biri, hemen duruma müdahale ederek ineği ite kaka, tekme tokat dışarı çıkarmaya çalışır. Bu vaziyete kızan ayyaş, hemen oradan bağırır, ne vuruyorsun hayvancağıza kardeşim, hiç aklı olsa girer miydi camiye, bak ben giriyor muyum!?

Kısa ve orta vadede zeki adam karlıdır, ancak uzun ve nihayi vadede aklını kullanan karlıdır, selamettedir. Dünya hayatında zeki olan insanların birçok alanda bir tık önde oldukları aşikârdır. Ancak bu zekâları onları mutlu sona asla ulaştıramaz. O aklını hiç kullanmaz, herhalde aklı gıcır gıcır dursun diye.

Zeki adam evini, arabasını, işini, geçimini, ihtiyacını, sermayesini kısacası dünya hayatında her bir şeyini tastamam o biçim ayarlar, keyfine bakar, keyfine diyecek yoktur çünkü keyfi gıcırdır, ancak şu dünyaya niçin geldiğini asla aklının ucuna bile getirmez çünkü bu onun keyfini kaçırır, başını ağrıtır, moral ve motivasyonunu bozar. Dünyaya olan motivasyonu çok önemlidir, çünkü piyasayı, araba modellerini, borsayı, at yarışlarını, maç tahminlerini karlı bir şekilde takip etmesi için moralinin yerinde kafasının da hoş olması lazımdır. Ölüm, hesap, kitap, geç bunları, çünkü hem daha yaşı bunları gerektirmez, hem vakti müsait değildir, hem de daha çok paraya ihtiyacı vardır. Yaşanacak daha çoook zevkleri vardır.

Âdemoğlunun şu dünya hayatında dikkat etmesi gereken tek bir mevzusu vardır ki o da aklını başında tutması, aklını kaçırmaması, aklını kullanmasıdır. Akıl, yaşta değil, başta da değil, akıl yürektedir. Yaştaki ve baştaki akıl bazen insanı yanlış yollara sevk edebiliyorken yüreğe nakşedilmiş akıl, insanı sadece ve sadece tek olan, yüce olan Yaradanına götürür, hiçbir ara yola, tali yola, çıkmaz yola sapmadan, saptırmadan, sapıtmadan.

Allah’ım; aklımıza mukayyet ol, aklımızı başımızdan çeldirme, aklımızı kullanmayı, aklımızı kiraya vermemeyi, akletmeyi son nefesimize kadar nasip et. Senin vermiş olduğun Akıl nimetini gereği gibi değerlendirmeyi, Yüce Kelamında da belirttiğin gibi Temiz Akıl Sahiplerinden olmayı nasip et.

 

 

         

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.