Akdeniz İttifakı
Son günlerde İslâm dünyasında en çok üzerinde durulan gündem maddelerinin başında belki Hizbullahla işgalci Siyonist devlet arasındaki esir değişimi geliyor. Hizbullahın Rıdvan Anlaşması adını verdiği bu hadiseyi inşallah biz de atlamayacak, tespit ve değerlendirmelerimizi, konuyla irtibatlı bazı önemli notları ilginize sunacağız. Ancak bugünkü yazımızda daha önce verdiğimiz sözümüzü yerine getirmek ve Akdeniz İttifakı adıyla yeni bir uluslararası işbirliği organizasyonu oluşturulması için Fransanın başkenti Pariste gerçekleştirilen toplantının genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.
Gördüğümüz kadarıyla Türkiye medyası Akdeniz İttifakı konusunun üzerinde çok fazla durma gereği duymadı. Durduğu da sadece gelişmeleri haber olarak aktarmaktan ve yorumlarda da ağırlıklı olarak müspet yaklaşımları öne çıkarmaktan ibaret kaldı. Fakat biz bu konunun biraz tafsilatlı bir şekilde tahlil edilmesine ve arka planıyla ilgili tereddütlere de vurgu yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bizim günlük bir makalede buna imkânımız olmayacak. Ama bazı hususları kısa notlarla dikkatinize sunmak istiyoruz.
İnsanlık son yüzyıllarda ilginç bir değişim süreci yaşadı. Bir dönem ayrışmaların gerçekleştirilmesi için tüm farklılıklardan yararlanılmasına çalışılıyordu. Temelinde fitne politikası yatan bu anlayışa dayalı stratejiler piyasadan çekilmiş değil. Ama bu arada ittifaklar sağlanması için ortak yanlardan istifade edilmesine özen gösteren stratejilerin de bayağı etkili hale getirildiğini görüyoruz. Ama bu stratejilerin gerçek amacı işbirliği ve yardımlaşmaların güçlendirilmesi midir?
Akdeniz şimdiye kadar uluslararası alanda birçok ittifak ve organizasyonun ortak alanı olarak değerlendirildi. Son olarak da 13 Temmuz 2008 Pazar günü Fransanın başkenti Pariste düzenlenen uluslararası toplantı neticesinde bir Akdeniz İttifakı oluşturuldu. Toplantıya 43 ülkenin devlet başkanı veya Başbakanı katıldı. Ayrıca bazı uluslararası teşkilatlar da temsil edildi.
Yeni ittifakın fikir babasının Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy olduğu söyleniyor. Zaten Fransanın öncü rolü oynaması da bundan kaynaklanıyor. Hatta ittifak uluslararası alanda Fransızca bir isimlendirmeyle öne çıktı (Union pour la Méditerranée). Oluşturulan ittifaka da Sarkozy ve Mısır Cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek Eşbaşkan seçildi.
İttifakın oluşturulması için ilk adım 20 Aralık 2007de İtalyanın başkenti Romada düzenlenen, İtalya, Fransa ve İspanyanın katıldığı toplantıda atıldı. Bu toplantıda Akdenize kıyısı olan ülkelere ve daha önce Akdenizle ilgili uluslararası organizasyonlara girmiş ürdün, Portekiz ve Moritanya gibi ülkelere işbirliği için Roma çağrısı adı verilen bir çağrı yapıldı.
Paristeki toplantı öncesinde yapılan açıklamada kurulacak ittifaka üye ülkelerin enerji, çevre, eğitim, kültür, ulaşım ve kalkınma alanlarında işbirliği ve ortak projeler geliştirmek için çalışmalar yapacağı ifade edildi.
Toplantıya katılan ülkelerin tümü Akdenize kıyısı olan veya daha önce onunla ilgili organizasyonlara girmiş ülkelerden oluşmadığı gibi, bu denize kıyısı olan ülkelerin tümü de temsil edilmedi.
Libya katılmadığı gibi ittifaka kesinlikle karşı olduğunu dile getirdi. Libya Başkanı Muammer el-Kazzafi, Akdeniz İttifakının tehlikeli olduğunu ve başarılı olamayacağını iddia etti. Onun görüşüne göre bu ittifakın öncelikli amaçlarından biri Siyonist işgal devletinin kabullenilmesini sağlamaktı.
Benzer bir tereddüdü toplantıya katılan ülkelerden Cezayirin Dışişleri Bakanı Murad el-Medlesi dile getirdi ve işgal devletiyle ilişki içine girmeyen ülkelerin bu yolla emri vakiye getirilerek ilişki içine sokulacaklarına dikkat çekti. Cezayirli Bakan Akdeniz İttifakı yoluyla kendilerinin herhangi bir projeye Siyonist devletle birlikte ortak edileceklerini hatırlattı.
Bunlar önemli bir gerçeği dile getiren haklı ve isabetli tereddütlerdi. Akdeniz İttifakı aslında işgalci Siyonist devleti meşrulaştırma amacına yönelik planların AB ve Akdeniz versiyonudur. Yani BOP projesinin Akdenizle bağlantılı ve AB öncülüğünde hayata geçirilmesi istenen bir modelidir.
Bu tür ittifaklar aynı zamanda çağımızdaki globalleşme politikalarının bölgesel şeklini oluşturmaktadır. Bazı yorumculara göre ittifak her ne kadar Almanya gibi bazı AB üyesi ülkeler tarafından tereddüt ve itirazla karşılandıysa da, normalde ABnin doğuya ve güneye doğru açılma, menfaat alanını genişletme çabasıdır. Almanyanın itirazının sebebi ise Fransanın ipleri elinde tutma çabasından çekinmesiydi.