1. HABERLER

  2. DÜNYA

  3. ABD, Doğu Akdeniz’de Aktif Pozisyon Alıyor, Kaos Akdeniz'de
ABD, Doğu Akdeniz’de Aktif Pozisyon Alıyor, Kaos Akdeniz'de

ABD, Doğu Akdeniz’de Aktif Pozisyon Alıyor, Kaos Akdeniz'de

Doğu Akdeniz’deki gerginliğin giderek yükselmesi üzerine ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell’in Kıbrıs’a gönderileceği öğrenildi. Mitchell’in Rumlara güvence vererek ABD’nin bölgedeki pozisyonunu güçlendirmeye çalışacağı belirtiliyor.

A+A-

 

ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell’in 1 Kasım’da Kıbrıs’a gelerek Rum lider Anastasiadis ile görüşeceği bildirildi. Ziyareti Aydınlık’a değerlendiren uzmanlar, ABD’nin Doğu Akdeniz’de daha aktif rol almak istediğini, bunun için de Güney Kıbrıs tarafını bir piyon olarak kullanacağını söyledi.

 

Atlantik Konseyi’nin perşembe günü düzenlenen “Özgürlük Bölgesi’nin sınırlarında başarı: ‘gri alanları’ yok etmek” başlıklı panelinde konuşan Mitchell, ABD’nin Doğu Akdeniz’de öncelikli ve temel hedefinin Türkiye ile ilişkileri istikrara kavuşturmak olduğunu savundu.

Mitchell, “Brunson’ın serbest bırakılmasından sonraki günlerde çok önemli ilerlemeler kaydettik. Türkiye’yi S-400 alımından vazgeçirmeyi ve farklı seçenekleri değerlendirmeyi umut ediyoruz. Türkiye’yi sadece Siyasi Batı değil, Stratejik Batı yörüngesinde tutmak istiyoruz. Ve ben bunun Türkiye’nin de çıkarına olduğunu düşünüyorum” dedi.

‘SOMUT GİRİŞİMLERDE BULUNMAMIZ GEREK’

Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki varlığının ve İran’ın ‘Akdeniz’e açılan bir pencere istemesinin’ kendileri için endişe kaynağı olduğunu söyleyen Mitchell, “Bölgedeki demokrasilerle ilişkilerimizi güçlendirmek için çalışıyoruz” dedi. Mitchell, “Önümüzdeki günlerde Kıbrıs’ı ziyaret edeceğim, burada gerçekleştirmeye çalıştığımız, sadece ABD’nin ikili ilişkilerini güçlendirmek değil, Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail arasında diyaloğu geliştirmek. Doğu Akdeniz bir sınır, hatta çok hassas bir sınır olduğu için önemli ve somut girişimlerde bulunmamız gerek” ifadelerini kullandı.

Mitchell, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz stratejilerinde çok önemli olduğunu vurgulayarak, Amerikan-Yunan Stratejik Diyaloğu’na sahip olduklarını söyledi.

ABD TARAF OLDUĞUNU GÖSTERMEK İSTİYOR

Mitchell’in Kıbrıs ziyaretini Aydınlık’a değerlendiren Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi Deniz Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, şunları söyledi:

“Mitchell ikinci kez Ada’ya geliyor. Daha önceki ziyaretinde, doğal kaynakların ‘adil’ paylaşımı noktasında Kıbrıs Türkleri’ne de hak verilmesi gerektiği şeklinde, altı tuzak dolu bir açıklama yapmıştı. Bunun ötesinde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin belirlemiş olduğu sözde Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)’yi tamamıyla desteklediklerini ve Rumların faaliyetlerine destek verdiklerini söylemişti. Bu yapılacak ziyaret, bölgedeki gelişmelere atfen Türkiye’ye karşı verilmek istenen bir meaj olarak değerlendirilebilir. ABD, GKRY’nin enerji faaliyetlerini desteklemektedir. Yedi yıl içinde bölgedeki enerji kaynaklarının işlenerek Avrupa’ya taşınması söz konusudur. Bu hedef için hareket etmektedirler. East Med Boru Hattı Projesi’ni de, ABD’nin desteğiyle hayata geçirmek istiyorlar. Bu ziyarette en önemli nokta, ABD’nin Doğu Akdeniz’de bir taraf olduğunu göstermesi ve bunun müzakere sürecinde bir baskılama unsuru olarak kullanılma maksadıdır.

ABD YEDİNCİ PARSELE YERLEŞME ÇABASINDA

ABD’nin yedinci parseldeki ihaleye katılarak tam teşekküllü bir araştırma hakkı istemesi ve akabinde bir sondaj düşüncesi taşıması önemlidir. Arama yapılacak 10. parsel, Türk kıta sahanlığıyla çakışmıyor fakat yedinci bölge, kriz çıkmasına imkan yaratacak bir bölgedir. Çünkü Türk kıta sahanlığının bir bölümü bu parselden geçiyor. Eğer ABD bu bölgeye yerleşirse ve Türk kıta sahanlığında bir sondaj gerçekleştirmeye çalışırsa, krizin boyutu uluslararası olacak şekilde yükselecektir.

ABD’NİN ZİYARETİ TARAFINI GÖSTERİYOR

Türk tarafının, “Doğu Akdeniz’i ortak bir payda haline getirelim” noktasında gösterdiği tavır, Rum tarafınca elinin tersiyle itilmiştir. Buna Avrupa ve ABD de destek vermiştir. Kaldı ki Amerika ve Avrupa’nın GKRY’yi stratejik bir piyon olarak, özellikle Avrupa enerji güvenliğini sağlama yönündeki faaliyetlerde itici unsur olarak kullandığını görüyoruz. Bu KKTC’nin aleyhine bir durumdur. Çünkü Kıbrıs meselesi çözümlenmeden Rumların deniz alanlarında hiçbir hakkı yoktur. 1960 yılındaki kuruluş anlaşmalarının 169. maddesinde de, milletlerarası anlaşmalarda da Kıbrıs Türklerinin rızasının alınması, temel bir zorunluluktur. Dolayısıyla Rumların uluslarası düzlemde attığı bütün adımlar, Kıbrıs Türklerinin rızası olmadığı için, uluslararsı hukuka aykırıdır.

Bu tutum aynı zamanda Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında sahip olduğu haklarının ihlali şeklinde gelişmektedir. Özellikle Yunanistan’ın Mısır’la Girit Zirvesi’nde yıl sonuna kadar yeni bir sınırlandırma anlaşmasını yapma kararı, son derece dikkate alınmalıdır. Çünkü Yunanistan, tahrirkar bir şekilde ganbot diplomasisi yürütmektedir ve bunun da arkasında ABD ve AB vardır. ABD’nin bu ziyareti bütün bu çerçevede bakıldığında, olası bir krizde GKRY’nin yanında yer alacağı şeklinde yorumlanmalıdır.

RUSYA’NIN ROLÜ

Emete Gözügüzelli, Doğu Akdeniz’deki gergin süreçte Rusya’nın rolüne ilişkin ise şunları söyledi: “GKRY’nin açtığı ruhsatlandırma ihalelerinin hiçbirinde Rus şirketler yok. Fakat Rus Novotec şirketinin Lübnan da, sondaj faaliyetleri kapsamında hak kazandığını görüyoruz. Bütün Doğu Akdeniz’de cereyan eden bu gelişmelerde Avrupa’nın enerji güvenliği söz konusu olduğu için, Rusya’nın da nasıl bir adım atacağı izlenmelidir. Bu noktada sanırım donanma savaşlarına doğru bir gidişat sözkonusur.”

ULUSLARARASI HUKUK TÜRKİYE’DEN YANA

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlattığı sondaj faaliyetlerini de değerlendiren Gözügüzelli, “Kıta sahanlığı, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 77. maddesinde doğal bir hak olarak tanımlanmıştır. İlana gerek yoktur. Her kıyı devletinin hakkıdır. Kaldı ki anakara devleti olarak da Türkiye’nin diğer ülkelere göre çok daha büyük paya sahip olduğunu görüyoruz. 189 bin kilometrekarelik bir alandan söz ediyoruz. Dolayısıyla Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanmaktadır” dedi.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.