1. HABERLER

  2. DÜNYA

  3. ‘ABD, Arap ülkelerini kullanarak Filistin’e baskı yapacak’
‘ABD, Arap ülkelerini kullanarak Filistin’e baskı yapacak’

‘ABD, Arap ülkelerini kullanarak Filistin’e baskı yapacak’

‘ABD, Suudi Arabistan ve Katar gibi destekçilerini kullanarak Filistin’e planı kabul ettirmeye çalışacak’

A+A-

 

ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’in Kudüs'ün tamamına sahip olup Batı Şeria’da varlığını sürdürdüğü ve milyonlarca Filistinli mülteciye dönüş hakkı tanımayan planını değerlendiren uzmanlar, ABD’nin metne destek veren Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeleri kullanarak Filistin’e baskı yapacağını ancak planın yine de hayata geçemeyeceğini söylüyor.

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail-Filistin meselesine çözüm iddiasıyla hazırladığı ve ‘Yüzyılın Anlaşması’ diye nitelendirdiği planının detaylarını paylaştı. Trump’ın 80 sayfa olduğuna işaret ettiği ve detayları daha önce basına sızan metin, Kudüs'ün tamamının İsrail'e bırakılması ve Batı Şeria'daki yasadışı Yahudi yerleşim birimlerinin büyük bölümünün varlığını sürdürmesi gibi Filistinlilerin aleyhine pek çok madde içeriyor. Plan, İsrail'in topraklarından sürdüğü 6 milyona yakın Filistinli mülteciye dönüş hakkı tanımıyor. Bu plana göre Trump, Filistin'e, bağımsız bir devlet olabilmesinde gerekli koşulları yerine getirebilmesi amacıyla 4 yıllık bir süre öngörüyor ve ‘gelecekte kurulacak’ Filistin devletiyle İsrail’in müzakere masasına oturacağını iddia ediyor. 

Filistinlilere 50 milyar dolar, İsrail’e ‘tarihi kazanım’

Metinde yer alan Filistinliler için tek olumlu madde, 50 milyar dolarlık bir ekonomik planın hayata geçirilmesi gibi gözüküyor. Ancak İsrail için durum farklı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun belirttiği üzere plan ülke için ‘çok büyük ve tarihi bir kazanım’. Netanyahu, ABD’nin bu planı kapsamında Yahudi yerleşim yerlerini İsrail toprağı olarak tanınacağına,  6 milyonu bulan Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı verilmeyeceğine ve İsrail'in, Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdüreceğine işaret ediyor. 

Plan bölgeyi ikiye böldü: Türkiye’den sert tepki, Suudi Arabistan Katar, BAE ve Mısır'dan destek 

Trump’ın açıkladığı plan, bölge ülkelerini şimdiden iki tarafa ayırmış durumda. Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'dan Trump'ın tek taraflı 'Ortadoğu barış planı'na destek mesajları gelirken; Türkiye, plana çok sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'ın Ortadoğu planıyla ilgili “Kudüs Müslümanların kutsalıdır. Kudüs'ün İsrail'e verilme planı asla kabul edilemez. Açıklanan plan, barışa ve çözüme hizmet etmeyecektir" ifadelerini kullandı. 

Trump’ın Türkiye’den sert tepki alan bu planı akıllara üç soru getirdi. Trump’ın ‘yüzyılın barış anlaşması’ olduğu şüpheli bu metni açıklamasının amacı nedir? Plan uygulamaya geçerse Filistinliler açısından sonuçları ne olur? Geçmezse ABD’nin bir sonraki hamlesi ne olur? Sputnik’in bu sorularını İsrail'e Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi (BDS) gönüllüsü ve İstanbul Gedik Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Selim Sezer ve Kudüs TV İran Temsilcisi Ramazan Bursa, Sputnik’e değerlendirdi. 

‘Ortada ne barış ne de anlaşma var, metin Balfour Deklarasyonu'nun devamından ibaret’

Dr. Selim Sezer, Trump’ın ‘yüzyılın barış anlaşması’ diye lanse ettiği barış planı için “Ortada ne barış ne de anlaşma var, bu 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu’nun benzeri niteliğinde tek taraflı bir açıklamadan ibarettir” değerlendirmesinde bulunuyor: 

"Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan girişim yaklaşık iki yıldır tartışmaların konusuydu, ancak bu tartışmalar hep varsayımlar üzerinden yürütüldü. Plan ABD Başkanı Donald Trump ile beraber, damadı ve danışmanı Jared Kushner tarafından hazırlandı. Sürecin çeşitli noktalarında, aralarında Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman'ın da olduğu bazı Arap figürlerin de sürece dahil olduğu ileri sürüldü. Ancak esas belirsizlik, metnin içeriğine ilişkindi. Geçtiğimiz yaz aylarında Bahreyn'in başkenti Manama'da, planın ekonomik boyutuna ilişkin bir çalıştay bile düzenlendi, ancak bu çalıştayda dahi planın siyasi ve diplomatik boyutu belli değildi. 28 Ocak 2020 akşamı itibariyle dünya ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan planı nihayet öğrendi. Ancak metin bu haliyle de ciddi belirsizlikler içeriyor. Örneğin Doğu Kudüs'ün Filistin devletinin başkenti olacağı söyleniyor, ama aynı zamanda ‘Kudüs İsrail'in bölünmez başkentidir’ deniliyor. Aynı zamanda bu ‘iki devletli çözüm’de genel olarak sınırların nereden nereye uzanacağı belirsiz. Kesin olan tek şey, İsrail'in Batı Şeria'da kurduğu ve uluslararası hukukun yasadışı kabul ettiği Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail tarafından ilhakının öngörüldüğü. Bu elbette bir barış anlaşması değil, hatta bir anlaşma da değil. Taraflar arasında herhangi bir müzakere yürütülmüş değil, Filistin tarafına herhangi bir somut bilgi verilmiş bile değil. Bu, İsrail'in taleplerini kabul eden Trump yönetiminin tek taraflı irade beyanıdır. Bu anlamıyla 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu'nun benzeri ve devamıdır.”

‘AB ve Rusya’nın yanı sıra pek çok bölge ülkesi bu planın uygulanmasına rıza göstermez’

Trump’ın planı uygulamaya geçer mi? Dr. Sezer’e göre bu çok mümkün gözükmüyor. Sezer “Metnin uygulanabilirliğine ihtimal vermiyorum. Mahmud Abbas yönetimi de dahil olmak üzere Filistin siyasetinin hiçbir kanadı bu planın uygulanmasına rıza göstermeyecektir. Avrupa Birliği ve Rusya gibi uluslararası aktörler, karşılıklı rızaya dayanmayan bir statüko değişimini kabul etmeyecektir. Her ne kadar Bahreyn ve BAE gibi bazı Körfez ülkeleri bu süreçte ABD'yle işbirliği içinde olsa da, bölge ülkelerinin de önemli bir bölümü karşı çıkacaktır. Ancak Netanyahu hükümeti, yahut seçimden galip çıkacak olursa Gantz hükümeti, ABD'den aldıkları yeşil ışıkla çok yakında Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıklayabilir” diyor.

‘Trump’ın açıkladığı plan yeni çatışmaları beraberinde getirebilir’

Peki, bu kabul edilmesi imkansız görünen plan neden lanse edildi? Bu planın hayata geçmemesi durumunda ABD hangi adımları atar, bölge hangi senaryolarla karşı karşıya kalır? Sezer bu soruyu “Bu plan bir tür tuzak içeriyor olabilir. En baştan gerek içerik, gerekse yöntem itibariyle Filistinlilerin kabul etmeyeceğini bile bile ve tam da kabul etmemeleri için hazırlanmış olabilir. Buradan hareketle çözüme yanaşmayanın Filistin tarafı olduğu ileri sürülerek bir takım tek taraflı adımlara ‘meşruiyet’ zemini sağlamaya çalışabilirler. Diğer yandan süreç, yeni çatışmaları beraberinde getirebilir. Filistinli askeri gruplar, ordusuz bir Filistin devletçiğini ve kendilerinin silahsızlandırmasını kesinlikle kabul etmeyecektir. Yeni işgal ve ilhak girişimlerine de ‘askeri yoldan’ karşılık verebilirler. Yani ‘barış anlaşması’ olarak sunulan bir metin tam tersine yeni bir çatışmalı sürecin başlangıcına sebep olabilir” yanıtını veriyor. 

‘Trump’ın planı Filistin’e değil devlet, muhtarlık bile vaat etmiyor, plan uygulanamaz’

Konuyu Sputnik’e değerlendiren Gazeteci Ramazan Bursa da, planın uygulanmasının imkansız olduğunu dile getiriyor. Bursa “Birincisi, Trump’ın yaptığı açıklama sonrası yayınladığı harita, devlet şöyle dursun mahalle muhtarlığı bile vaat etmiyor. Dolayısıyla bu, mevcut İsrail işgalinin daha da genişlettirilerek meşrulaştırılması anlamına gelir. Uygulanır mı? Uygulanmaz. Çünkü anlaşma dediğin çift taraflı olur. Washington’da İsrail var, Filistin yok. Filistinli tüm gruplar, Abbas dahil, buna karşı çıkıyor, direneceklerini söylüyorlar. Filistin’de mevcut durum devam eder. Yani, bu planın hayata geçmesi imkan dahilinde gözükmüyor” diyor. 

‘ABD, ordusuz ve İsrail tarafından çevrelenmiş bir Filistin öneriyor’ 

Bursa, ortada hayata geçebilecek bir plan bile bulunmadığına işaret ederek “Detaylara baktığımız zaman, uluslararası bir devlet dediğimiz şeyin uluslararası tanımına uygun bir plan yok. Ortada Filistin ile alakalı uluslararası devlet tanımına uygun bir öneri yapmıyorlar. Devlet dediğiniz şeyin ordusuyla, kurumlarıyla, ekonomisiyle, yargısıyla bir bütündür. Ancak metin Filistin’in tam anlamıyla ordusu, polisi olmayacağını öngörüyor. Polisin elinde hafif silah olacak. Güvenliğini başka bir devlet, İsrail sağlayacak. Filistin de buna karşılık olarak vergi ödeyecek. 

Devletin toprakları birbirinden bağımsız, Gazze Batı Şeria’dan ayrı, birbirlerine tünelle bağlanacak. Batı Şeria’da 8-10 tane İsrail yerleşimi var. Bu plan kabul edilirse, yarın İsrail’in önerilen Filistin toprakları içerisinde kalan Yahudi yerleşim birimlerini değişik bahanelerle buralara saldırıp işgal etmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Filistin topraklarında, kurulacak Filistin’in devletinin tek komşusu İsrail. Sadece Gazze’den küçük bir Mısır’a sınırı var. Bunun haricinde etrafı tamamen sarılmış bir Filistin öneriyorlar. Ürdün ile sınırı yok, Lübnan ile sınırı yok, Suriye ile sınırı yok. Sadece Gazze üzerinden Mısır ile ufak bir bağlantısı var. Gazze’nin de önerilen ana Filistin toprağıyla bağlantısı yok, sadece tünel ile bağlantısı var. Bu uygulanabilir değil, mümkün değil. Dolayısıyla Filistinli grupların bunu kabul edeceği kanaatinde değilim.” 

‘ABD, Arap ülkelerini kullanarak Filistin’e baskı yapacak’ 

Trump’ın açıkladığı bu planın, çatışmaları artırmaktan başka bir sonuç doğurmayacağına değinen Bursa, ABD’nin İslam dünyasının desteğini azalttığı Filistin’e Arap ülkelerini kullanarak anlaşmayı kabul ettirmeye çalışacağına vurgu yapıyor: 

“1948’den günümüze kadar Filistin davası her geçen gün zayıfladı. 1948, 1967 savaşı, 1973 vesaire. İlk önce yaşananlar Arap-İsrail savaşıydı. 1967 de öyleydi, 1973 de.. Bugün ne diyoruz? Filistin-İsrail sorunu. Bu bölgedeki sorun Arap-İsrail sorunuyken Filistin-İsrail sorununa indirgendi. Bu bir zayıflamadır. 1964’te Yaser Arafat Fetih Hareketi’ni Kudüs’te kurdu. 1967 Arap-İsrail savaşında Kudüs’ten çıkmak zorunda kaldı, Ürdün’e geldi. Kral Hüseyin döneminde Filistinli gruplar arasında çıkan çatışmalarda oradan çıktı, Lübnan’a geldi. 1975 iç savaşında, İsrail iç savaştan sonra Beyrut’u işgal etti, karargahın etrafını sardı. Oradan da çıktı. 80’li yılların başına gelindiğinde Arafat kendini Tunus’ta buldu. Kan kaybını görebiliyor musunuz? 1964’te Fetih Hareketi’ni Kudüs’te kuruyor, aradan 15 sene bile geçmeden adam kendisini Tunus’ta buluyor. Şunu demek istiyorum, her geçen gün İslam dünyasının Filistin davasına olan desteği azalıyor. Bugün Filistin davası en sahipsiz dönemini geçiriyor. Arap Baharı sonrası yaşananlar Filistin davasının yalnız bırakılmasına vesile oldu. İsrail’in güvenliğine büyük katkısı oldu. Önceden zayıf da olsa destek açıklayan Arap ülkelerinin büyük bir bölümü şu anda bu anlaşmaya destek veriyor. Dolayısıyla ABD bu anlaşmayı Filistin tarafına kabul ettirmek için Arap ülkelerini kullanacak. Arap ülkeleri üzerinden Filistin yönetimine ve direniş hareketlerine, Hamas’a İslami Cihat’a yoğun baskılar uygulanacak. Önümüzdeki süreç aslında biraz da sıkıntılı bir süreç gibi duruyor.” 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.