1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. 12 Haziran seçimleri ve anlamı
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

12 Haziran seçimleri ve anlamı

A+A-

22 Temmuz 2007 seçimlerinde AK Parti pek çok alanda büyük fırsatlar elde etmiş durumdaydı. “%47’lik oy, seçime yüksek katılım ve siyasi yelpazenin %86’lık kısmının Meclis’te temsili 2002 seçimlerine göre bu partiye önemli bir meşruiyet alanı ve güç kazandırmıştı. Oy oranını büyük oranda arttırması yanında ana akım içinde yer alan sosyal katmanların teveccühünü kazanmış olması da cabası. Türkiye’nin yelpazede yer alan bütün etnik gruplarına hitap ettiği gibi Güneydoğu’da oy oranlarını ikiye katlamıştı. Bu Kürtlerin büyük çoğunluğunun Kürt sorunun çözümünü AK Parti şemsiyesi altında gördükleri anlamına geliyordu. O zamanki adıyla DTP’nin –bugün BDP- oyları azalırken, AK Parti bölgenin tartışmasız en büyük partisi konumuna gelmişti. Birçok kişi 2007 seçimlerinin sonuçlarının ortaya çıkmasına kadar Kürtlerin Türkiye’deki sistemden koptuğunu düşünüyordu ama sonra Kürtlerin sistemin tam ortasında yer aldıklarını görmüş oldular. Dahası, 2007 seçimlerinde Aleviler de AK Parti’ye belli bir yönelim gösterdiler. Sonuç itibariyle toplumun ana gövdesi kanuni siyaset yönünde oy kullandı. Demokratik teamüller ve sivil siyasetin imkanlarını kullanarak AK Parti’nin sorunlarının üzerine gitmesi ve çözmesi yönünde tercihte bulundu.

            Esasında 1994 seçimlerinden beri Milli Görüş geleneğinden gelen siyaset çizgisi “toplumsal merkez”i temsil etmeye, iddiasını daha geniş toplumsal kesimlere iletmeye başlamıştı. Yakın tarihimizi dolduran gerilimli siyasi olaylara bakıldığında süren gerilimin ana karakteristiği itibariyle “toplumsal merkez”le “bürokratik merkez” arasında cereyan ettiği görülür. Bürokratik merkez kendi içinde dayanışma ve işbirliği içinde olan sert bir çekirdekten oluşur, toplumsal merkez ise dini, mezhebi, etnik ve sınıfsal olarak heterojen özelliğiyle geniş bir toplumsal mutabakatın adıdır.

        AK Parti toplumun merkezini temsil etme iddiasıyla siyaset sahnesine giriş yaptı. Geçmişte DP, AP, ANAP kısmen bunu başarmıştı, hiç kuşkusuz toplumsal merkezi siyasette temsil etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Söz konusu başarı 1950 ve 1954 seçimlerinde de DP ile yakalanmıştı. 1965’de AP ve 1983’te ANAP tarafından tekrarlandı. Ancak bu başarı doktrine edilebilir, yani suistimale açıktır. Belirtmek gerekir ki merkez nötr alan değildir. Merkez “devlet” demektir. Toplum adına siyasete soyunanlar devletin merkezinde yer tutmuş unsurlarla –mesela askerler, geleneksel bürokrasi, büyük sermaye vs.- iş tutmaya başladıklarında toplum tarafından cezalandırılırlar. Toplumun hiçbir partiye ideolojik veya lider sadakati sonsuz değildir. AK Parti  de “toplumsal merkez” olma misyonunu unutacak olursa kendisinden önceki Adalet Partisi’nin ve ANAP’ın başına gelenleri yaşaması mukadder olur. AK Parti’yi bekleyen en önemli tehlike budur. 12 Haziran 2011 günü yapılacak seçimler, bir bakıma AK Parti’nin toplumsal merkezin çıkarlarını ne kadar temsil ettiği meselesini vuzuha kavuşturacaktır.

        8,5 yıllık iktidarı döneminde AK Parti önemli başarıların altına imza attı, tamamen başarısız olduğu söylenemez, bu haksızlık olur. Ancak bu dönem bir türlü çözülemeyen ana sorunlar arasında Kürt meselesi, yoksulluk ve işsizlik, gelir bölüşümündeki adaletsizlik, ailenin çözülme emareleri göstermesi ve giderek artmakta olan toplumsal şiddet ilk sıralarda yer almaktadırlar.

      Dış politikada önemli mesafeler katedildi. Kürt sorununda bazı adımlar atıldı, 2009’da açılımlar başlatıldı, devlet bir televizyon kanalını Kürtçe yayına ayırdı, Kürtçe vaazlar verilmeye başlandı vs. ama arkası gelmedi. Ekonomide mali disiplin korundu, fakat genel olarak liberal politikalar takip edildiğinden programın sosyal boyutlardan hayli yoksun olduğu yeterince fark edilemedi. 2011 seçimlerinde AK Parti’nin önüne çıkan önemli şikayetlerin başında belediyelerin acımasızca uyguladığı taşeron işçiliği, AVM’lerin esnafı ve orta sınıfı çökertmesi ile emeklilerin yakınmalarının gelmesi bunu göstermektedir. Muhafazakar-dindar insanların iktidar olduğu bir ülkede ailenin yapısında birtakım zaaflar ve çözülmeler gözüküyorsa, bunun sebepleri üzerinde durmak lazım. Bu eğitim politikalarının tamamını gözden geçirmeyi gerektirdiği gibi muhafazakar-demokrat siyasetin hangi zayıf kültürel temellere dayandığı konusunda da bize bir fikir vermeye yeter.

 

ozgundurus

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.